COVID-19 virüsünün ortaya koyduğu büyük şok ve dünyaya vurduğu damga 2020 yılının her yönüyle benzeri görülmemiş bir kayıp yıl olarak anılmasına yol açtı. Pandemiye karşı etkili olacak bir aşı geliştirme çabalarının beklenenden önce sonuç vermesi ise 2021 yılının bir normalleşme yılı olabileceği umudunu ortaya çıkardı.
Pandemiyle mücadele amacıyla uygulanan ve ekonomileri durma noktasına yaklaştıran yasakların kısa sürede kalkacağının varsayılması da 2021 yılının ekonomilerin canlanacağı bir yıl olacağı yolunda tahminler yapılmasına yol açtı. Örneğin iddialı bir ekonomiye destek paketi ve yatırım programıyla icraata başlayan Biden yönetiminin ABD ekonomisinin 2021’deki büyüme hızını yüzde 6’ya yükseltebileceğini iddia eden tahminler yapılıyor son günlerde… Ama bu oranın gerçekleşmesi imkansız!...
“Aşı bulundu” müjdesinin hemen herkesin iyi haber duymayı özlediği ortamda böyle bir beklenti oluşturması ve 2021’in daha iyi geçeceğine inanmak isteyenleri umutlandırması çok doğal ama “aşı bulundu” müjdesinin duyulduğu günden bu yana yaşananlar aşının beklenen sonucu vermesi için acele etmemek gerektiğini gösteriyor. Farklı ülkelerde üretilen aşıların dağıtımı ve uygulanmasında yaşanan ciddi sorunların yanısıra, virüsün mütasyona uğraması da 2021 yılında COVID-19’un etkisinden tamamen kurtulmanın çok zor olacağını düşündürüyor.
COVID-19 virüsü insanlığın 2020’de gelinen noktada ayrıntılı bir röntgenini çekti aslında. Son 40 yıla damgasını vuran küreselleşme sürecinin ve ona eşlik eden dijital devrimin ne kadar kırılgan ve yönetilmesi zor bir küresel yapı ortaya çıkardığını görmemizi sağladı. Bu röntgen filmi; Büyüyen eşitsizliğin ve gözardı edilen toplumsal tepkilerin pandemi ortamında daha da net biçimde ortaya çıktığını tüm dünyaya gösterdi!..
Kapitalizmin küreselleşmesi başta Çin olmak üzere Doğu toplumlarının ekonomideki atılımı için gerekli ortamların oluşmasına, bu açılımın belki beklenenden de başarılı olması ve dijital devrimle örtüşmesi, Batı’nın küresel şirketlerine yeni ufuklar açtı. Ancak Batı toplumlarında geniş bir kesimin bu açılım nedeniyle iş güvencesini kaybetmesi, hayat standardını koruyamaz hale gelmesi ve birbirini izleyen yönetimlerin buna seyirci kalması, bizi bu günlere getirdi. ABD’de Donald Trump, İngiltere’de Boris Johnson bu sayede iktidara geldi.
Pandemi krizi Trump’ın iktidardan düşmesinde önemli rol oynadı ama şimdi iktidara gelen Biden’in ne kadar başarılı olacağı belli değil. Öte yandan liberal demokrasinin yarattığı boşlukta ortaya çıkan ‘güçlü tek adam’ modelinin de önümüzdeki dönemde ciddi sınavlardan geçeceği görülüyor. Pek çok ülkede yönetimlere duyulan güven sarsıldı. Öte yandan ekonomilerin krizden çıkış sürecinde de farklı bir yol izlenmemesi halinde eşitsizliğin ve toplumsal tepkilerin daha da artması olası. Bütün bunlar 2021’in de zorluklarla dolu bir yıl olabileceğini düşündürüyor.
Yaklaşmakta olan iklim değişikliği tehdidi karşısında gerekli önlemleri almamakta direnen insanlık alemine ilk büyük cezayı COVID-19 pandemisi kesti, “Bu gezegende böyle yaşamaya devam edemezsiniz” mesajını verdi. Dünyadaki doğal kaynaklarının sorumsuzca tüketilmesini hafife alan ve insanı piyasaya odaklı bir algoritma gibi gören neo liberal ekonomi yaklaşımının farklı toplum kesimleri arasında büyük eşitsizlikler oluşturarak aynı ülkenin vatandaşlarını birbirine düşman etmesinin nelere yol açabileceğini son dönemde ABD’de yaşananları izlerken tekrar tecrübe ettik.
Pandeminin şimdiye kadar iki milyonun üstünde insanın hayatına mal olması ise, bir yandan küreselleşmenin ve dijital devrimin küçülttüğü dünyada insan hayatının ne kadar ucuzlamış olduğunu gösterirken diğer yandan dünyadaki herkes bağışıklık kazanmadan pandeminin sona ermiş olmayacağını da hatırlattı bize.
Dikkat edelim! 2021 yılında COVID-19’un etkisinden tamamen kurtulmak çok zor olacak!