İSTANBUL (AA) (YSM) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen IDEF'19 14. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı'ndaki konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı himayesinde yapılan organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği ve katkısı olanları tebrik etti.
Türkiye'nin son 17 yılda savunma sanayisinde elde ettiği kazanımların en iyi görüleceği zeminin bu fuar olduğunu vurgulayan Erdoğan, ülkede üretilen savunma sanayi ve güvenlik ürünlerinin dünya çapında giderek daha çok kabul görmesinin atılan adımların doğruluğuna işaret ettiğini kaydetti.
Erdoğan, savunma sanayisinde tasarımdan üretime, tüm aşamalarda söz sahibi olma hedefine adım adım yaklaşıldığını anlatarak, kendi girişimcilerimizin yanı sıra uluslararası yatırımcıların da giderek savunma sanayisine daha çok ilgi duymasının, potansiyelin büyüklüğünü gösterdiğini dile getirdi.
Türkiye'nin bir yandan savunma sanayisinde dünyada ilk 100'e giren firma sayısını 4'e çıkartırken diğer yandan da asıl büyük gücü olan KOBİ'leri desteklemeyi temel politikası olarak sürdürdüğünü belirten Erdoğan, fuar vesilesiyle gerçekleştirilecek temaslar ve görüşmelerle varılacak anlaşmaların ülkenin savunma sanayisindeki hedeflerine biraz daha yaklaşmasını sağlayacağını vurguladı.
"Son dönemdeki yatırımlar tarihi süreklilik içinde okunmalı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önümüzdeki yıllarda bu fuarı her bakımdan çok daha ileriye taşıyacak adımların da hep birlikte atılacağı temennisinde bulundu.
Devlet geleneğinin geçmişi 2 bin 200 yılı aşan bir ülke olarak savunma sanayisine önem verilmesi kadar tabii bir durum olamayacağını ifade eden Erdoğan, bu coğrafyada son bin yıldır Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak varlığın güçlü bir şekilde sürdürülmesinin, diğer vasıfların yanı sıra etkili bir savunma alt yapısına sahip olunmasına borçlu olunduğunu kaydetti.
Erdoğan, bazılarının Türkiye'nin geçmişini bir asırdan ibaret sandığını, cesametini bununla sınırlı gördüğünü ve tüm okumalarını da buna göre yaptığını belirterek, şöyle devam etti:
"Halbuki biz dünyanın en güçlü kara ve deniz orduları kurmuş sadece Osmanlı ile 24 milyon kilometrekareye ulaşan hakimiyet alanları tesis etmiş bir ülkeyiz. Dünya harp tarihine baktığınızda hem eğitim ve taktik hem de araç, gereç bakımından en önemli yeri ecdadımızdan aldığını görürsünüz. Son dönemde yaptığımız atılımlar işte bu tarihi süreklilik içinde okunmalıdır, ele alınmalıdır. Bu vesileyle Kut'ül Amare Zaferimizin 103. yıl dönümünü kutluyor, tüm şehitlerimizi, gazilerimizi, kahraman askerlerimizi bir kez daha hayırla yad ediyorum."
"Siyasi krizlerin ve çatışmaların yoğun yaşandığı bölge"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çağın güvenlik paradigmasının siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, teknolojik ve çevre faktörlerini içerecek şekilde genişlediğini belirterek, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin dünyadaki siyasi krizlerin ve çatışmaların en yoğun yaşandığı yer olduğunu söyledi.
Bu durumun Türkiye'yi her alanda sürekli teyakkuz halinde tutmayı, gücü artıracak yöntemler geliştirmeyi zorunlu hale getirdiğini ifade eden Erdoğan, dünyanın bugün tüm insanlığın ortak ihtiyacı olan istikrar ve güven iklimini tehdit eden gelişmeler sebebiyle adeta diken üzerinde olduğunu kaydetti.
Erdoğan, kurallara dayalı uluslararası düzenin her gün biraz daha erozyona uğratıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Tek taraflı güç kullanma ve yaptırım tehditleri giderek daha sık başvurulan bir yol haline geldi. Yine ve çok daha tehlikeli bir silahlanma yarışına yol açacak güç rekabetinin hortlama ihtimali giderek artıyor. İhtilafların çözümü konusunda askeri seçenekler giderek daha çok konuşulmaya ve devreye alınmaya başladı. Bölgesel krizler süratle küresel boyut kazanırken terör örgütleri de bu tehlikeli gidişin en önemli ve tehlikeli araçları haline getirilmiştir. İletişim imkanlarını ve teknolojiyi giderek daha etkin kullanan terör örgütlerinin yol açtığı güvenlik sorunları sürekli büyüyor. Üstelik Türkiye gibi neredeyse kesintisiz bir şekilde terörle mücadele eden ülkelere savunma sanayi alanında gizli veya açık ambargolar uygulanıyor. Mesela, Suriye'de sınırlarımızın dibinde yuvalanan bir terör örgütüne bize parayla verilmeyen silahların bilabedel yığıldığını üzüntüyle takip ediyoruz. Aynı şekilde dünyanın diğer pek çok yerindeki terör örgütlerinin sahip olduğu silahların izleri de hep belirli yerlere çıkıyor. Örneğin Libya'daki gelişmeler de bunu çok açık ve net olarak ortaya koyuyor. Kendileri binlerce kilometre öteden tehdit algıları üretip orantısız bir güçle üzerine gidenler, bizim meşru hassasiyetlerimizi ısrarla görmezden gelmeye çalışıyor. Türkiye, siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda olduğu gibi savunma alanında da hiçbir dayatmayı kabul etmemiştir, etmeyecektir."
Erdoğan, hükümete ilk geldiklerinde "Madem bizim ihtiyaçlarımız karşılanmıyor, öyleyse kendi göbeğimizi kendimiz keseriz" diyerek savunma sanayi alanında tarihi bir reform başlattıklarını kaydetti.
Göreve başladıklarında ülkenin savunma sanayisinde dışa bağımlılık oranının yüzde 80 düzeyinde olduğunu dile getiren Erdoğan, bugün bu oranın yüzde 30'lar seviyesine kadar indirildiğini anlattı.
Ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde her yıl artan bir rakamla savunma sanayi ürünü ihracatının da gerçekleştirildiğini belirten Erdoğan, tarih boyunca içinde yer aldığı tüm ittifakların hukukuna sadık kaldıklarını, üzerlerine düşenleri yapan bir ülke olunduğunu vurguladı.
"Tacizler sebebiyle hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyuluyor"
Erdoğan, sınırlarda yaşanılan tacizler sebebiyle hava savunma sistemlerine ihtiyaç duyulduğunda ilk başvurulan yerin müttefikler olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ama maalesef bu yöndeki taleplerimiz ya tümden cevapsız kalmış ya da işi yokuşa sürme anlamına gelen şartlar önümüze konmuştur. Savunma hakkımızın hiçe sayılması, hatta bizi doğrudan canevimizden vurmaya yönelik adımlara destek verilmesi karşısında herhalde sessiz kalmayacaktık. Nitekim öyle de yaptık. Rusya ile vardığımız S-400 anlaşmasının gerisinde işte böyle bir süreç vardır. Daha da önemlisi kendi hava savunma sistemlerimizi üretme konusunda çok hızlı bir şekilde yol alıyoruz. Bugünlerde F-35'ler konusunda da benzer bir haksızlığa, daha doğrusu dayatmaya maruz kalıyoruz. Proje ve üretim ortağı olduğumuz bir konuda bizi dışlamaya çalışanların hala bu işin sonunun nereye varacağını göremediklerini düşünüyoruz. Açık konuşuyorum, Türkiye'nin dışlandığı bir F-35 projesi tamamen çökmeye mahkumdur."
"Şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar"
Hava Kuvvetleri'nin bundan sonraki filolarında ağırlık milli muharebe uçaklarından oluşacağını dile getiren Erdoğan, "Bu çerçevede geleceğin teknolojisi olarak bakılan insansız muharebe uçaklarıyla ilgili de çok yoğun çalışmalarımız var. Helikopterler konusunda karşılaştığımız sıkıntıları ATAK'ları üreterek zaten geride bırakmıştık. Uçaklarımızda kullandığımız bombaları bize vermemek için kırk takla atanlar, şimdi ürettiğimiz bombaların gücü ve ekonomikliği karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar." diye konuştu.
Erdoğan, bu konudaki en çarpıcı örneklerden birinin de silahlı ve silahsız insansız hava araçları olduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Terörle mücadelede bu araçlara ihtiyaç duyduğumuzda yine ilk iş gidip müttefiklerimizden yardım istedik. Onlardan herhangi bir destek alamayınca dolaylı bir yola başvurup bölgemizdeki bir ülkeden bu araçları edindik. Bu şekilde aldığımız insanız hava araçlarının çalıştırılması ve bakımı konusunda bize yaşatılan sıkıntıların hiç de iyi niyetli olmadığını görünce hemen kolları sıvadık. Bir yandan özel sektörümüzü diğer yandan kamunun kontrolündeki savunma sanayisi kuruluşlarımızı bu işte görevlendirdik. Sonuçta bugün Türkiye silahlı ve silahsız insansız hava araçları konusunda dünyada söz sahibi bir konuma gelmiştir. Diğer alanlarda da aynı hassasiyetle çalışıyoruz. Özellikle yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayisi ürünlerinin tasarım ve üretimine çok büyük önem veriyoruz. Zırh, optik, yazılım, motor, simülasyon, patlayıcı teknolojileri başta olmak üzere ülkemizin önünü kesmek için araç olarak kullanılan her hususta kendimizin ve dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak altyapıyı kurmakta kararlıyız."
Birkaç yıla kadar bu hususlarda bambaşka bir yere gelineceğine işaret eden Erdoğan, bugünkü noktaya da kolay ulaşılmadığını söyledi.
Erdoğan, çok çalıştıklarını ve çok fedakarlık yaptıklarını anlatarak, "Önümüze çıkarılan engeller karşısında asla pes etmedik. Hep yeni ve daha ileri çözüm yolları aradık. Yeri geldi sabotajlara yeri geldi ihanetlere maruz kaldık. Ama asla yılmadık. Hedeflerimize doğru yürümekten vazgeçmedik. Bugün doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak görev yapan Savunma Sanayii Başkanlığımızın portföyünde proje bedeli 75 milyar doları bulan 690'dan fazla başlıkta çalışma var. Hisseleri doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait savunma sanayisi şirketlerimizin her biri kendi alanlarında dünya markası haline geldi. Özel sektör kuruluşlarımız çok sınırlı imkanlarla çok büyük başarılara imza atıyorlar. Savunma sanayisi alanında deneyimli ve uzmanlaşmış insan kaynağımız oluştu. Artık dışarıdan uzman getirmek yerine biz dışarıya uzman gönderir hale geldik. Dünyanın her yerinde teknolojinin lokomotifi savunma sanayisidir. Ülkemizde de bu alanda yapılan çalışmaların ticari alana uyarlanması konusunda giderek daha başarılı örneklerle karşılaşıyoruz." değerlendirmelerinde bulundu.
Teknolojinin çok farklı boyutlara sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bu durumun iş birliği, ortak çalışma ve birlikte iş yapma kültürünün gelişmesini zorunlu kıldığını anlattı.
Erdoğan, bu tür platformların ürünlerin tanıtımına ve pazarlanmasına katkıda bulunduğuna işaret ederek, "Diğer yandan yeni iş birliği zeminlerinin oluşmasına vesile oluyor. Özellikle KOBİ boyutundaki firmalarımız için buradaki iklim gerçekten çok önemli. Şimdiden burada yapılacak anlaşmaların ve tesis edilecek iş birliklerinin hayırlı olmasını diliyorum. Fuarın başarılı geçmesini temenni ediyor, tüm katılımcı ve misafirlere şükranlarımı sunuyorum." dedi.
YSM HABER MERKEZİ