ANKARA (AA) - Zeytin Dalı Harekatı'na ilişkin uluslararası arenada "sivilleri hedef alan bir operasyon" algısı yaratma çabası içindeki PYD/YPG terör örgütünün işlediği insan hakları ihlalleri, azınlıklara dönük baskıları, savaş suçları ve uyuşturucu ticareti Suriye'de görev yapan uluslararası örgütlerin raporlarında yer aldı.
Türk Silahlı Kuvvetlerince, "hudutlar ile bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak, Suriye'nin Afrin bölgesinde PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ mensuplarını etkisiz hale getirmek, bölge halkını terör örgütü üyelerinin baskı ve zulmünden kurtarmak" amacıyla 20 Ocak'ta başlatılan Zeytin Dalı Harekatı sonrasında uluslararası arenada örgütün siyasi yapılanmaları, medya organları ve legal görünümlü sivil toplum örgütleri eliyle operasyonun sivilleri hedef aldığına dair algı çalışmasına başlandı.
PYD/YPG terör örgütünce algı propagandasını güçlendirmek için siviller canlı kalkan olarak kullanılmaya başlandı.
Terör örgütünün bu harekat tarzı, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye İnsani Koordinatörü Jan Egeland'ın açıklamasında da belirtildi.
AA muhabirinin, terör örgütü PKK/PYD/YPG'nin Suriye'de, insan hakları ihlalleri ve azınlık unsurlara dönük baskılarına ilişkin derlediği bilgilere göre, terör örgütü, işgal altında tuttuğu bölgelerde baskı ile taciz politikasını sürdürüyor.
Yıllardır farklı etnik ve dini unsurların iç içe yaşadığı ve şu anda PKK/PYD/YPG'nin işgal altında tuttuğu bölgelerde, azınlık unsurlara yaşam ile inanç hakkı tanınmıyor.
İnsanları zorla evlerinden ve yurtlarından eden, zorunlu askerlik adı altında kadınları, çocukları kullanan terör örgütünün insan hakları ihlalleri, raporlara yansıdı.
Süryani Ortodoks Kilisesi, Ermeni Apostolik Kilisesi, Cezire ve Fırat Ermeni Kilisesi Önderliği, Kamışlı’daki Suriye Keldani Kilisesi, Süryani Doğu Kilisesi, Kadim Süryani Doğu Kilisesi, Süryani Katolik Kilisesi, Süryani Ortodoks Sivil Barış Komitesi, Ulusal Evanjelik Kilisesi, Süryani Demokratik Organizasyonu, Arami Özgür Parti, Süryani Kırsal Tarım Arazileri Komitesi, Hristiyan Kent Birliği, Suriye Ana Gençlik Derneği, Ulusal Uzlaşma Gençlik Enstitüsü, Suriyeli Hristiyan Gençliği Merkezi tarafından 2015'in Kasım ayında terör örgütünün eylemlerine ilişkin bir bildiri yayınlandı.
Terör örgütünün, insan haklarını ihlal etmesi, özel mülkleri gasp etmesi, azınlık unsurlarını zorla silah altına alması, vergi adı altında haraç talep etmesi ve okul müfredatlarına müdahale etmesi söz konusu bildirinin ana noktalarını oluşturdu.
Hristiyanların evlerine yazılarla el koyuldu
Bununla birlikte Dünya Süryani Konseyinin internet sitesinden, Eddie Gabora Hanna isimli bir kişinin Kamışlı'da çektiği videoya yer verildi.
PKK/PYD/YPG'nin Hristiyanların evlerine el koyduğu, Hristiyanlara ait binalara "Kamışlı Yönetim Konseyi tarafından el koyulmuştur" yazılarıyla da açıkça görüldü.
Konseyin internet sitesindeki açıklamasında, terör örgütünün Kürtlerin yerel ve çoğunluk olmadığı bir coğrafyada, demokrasi ile özgürlük gibi kavramları kullanarak açıkça insan hakları ihlali yaptığı vurgulandı.
Arap ve Türkmenlere yaşam hakkı tanınmadı, evler yakıldı yıkıldı
PKK/PYD/YPG terör örgütünün etkinliğini artırmaya çalıştığı bölgelerde, çok sayıda Arap ve Türkmen'in yanı sıra Süryani, Ermeni gibi etnik gruplar da bulunuyor.
İşgal altında tuttuğu yerlerde kendi hakimiyetini sağlamaya çalışan terör örgütü, bölgede yaşayan insanları zorunlu göçe de tabi tutuyor. Terör örgütü, ayrıca bazı yerleşim yerlerini yıkarak demografiyi değiştirmeye çalışıyor.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) tarafından Ocak 2016'da hazırlanan raporda, PYD/YPG'nin yerleşim yerlerine girerek buraları yağmaladıkları, Kürt nüfusun olmadığı yerlerde etnik temizlik yaptıkları, evlerin yakılıp yıkıldığı ve insanların göçe zorlandığı belirtildi.
Çoğunluğu Arap, on binlerce insanın PYD/YPG tarafından yerinden edildiği, düzinelerce köyün yıkıldığına dikkatin çekildiği raporda, tüm bu eylemlerin, Roma Sözleşmesi'nin 8. maddesi gereğince savaş suçu ve insanlığa karşı suç olduğu, yerleşik uluslararası insan hakları hukukunun ihlali anlamına geldiğinin altı çizildi.
Raporda, 9 yerleşim yerinin tamamının yıkıldığı ve sakinlerinin yerinden edildiği belirtilirken, 19 köyün ise parçalı olarak ortadan kaldırıldığı, istenmeyen kişilerin de buralardan sürgün edildiğine yer verildi. Bunun yanı sıra, PYD/YPG terör örgütünün ele geçirdiği köylerde, etnik temizlik yapmak maksadıyla tehdit ve şiddet yoluyla Kürt olmayan nüfusu, yerlerinden ettiği vurgulandı.
SNHR raporuna göre, en az 49 yerleşim yerinden on binlerce insan sürgün edildi. Raporda, sürgün edilenlerin de açıklamaları yer aldı.
PYD/YPG terör örgütünün, 26 Mayıs 2015’te, Haseke'nin güneyindeki 26 köyde yaşayanlara buraları boşaltmaları için 24 saat verdiği, Araplara yönelik saldırgan tutum içerisinde bulunduğu, sözde Kürdistan'da Araplara ve Türkmenlere yer olmadığı söylenerek birçok evin teröristlerce yakıldığı da rapora yansıdı.
Raporda, Türkmen ailelerin keyfi tutuklamalar ve çeşitli işkencelerle yerlerinden edildiği de yer aldı.
Köy yıkımları, uydu görüntüleriyle ortaya kondu
Uluslararası Af Örgütünün Ekim 2015'te görgü tanıklarının ifadeleri, uydu görüntüleri ve uzman gözlemlerine dayanarak "Gidecek Başka Yerimiz Yok" (We Had Nowhere Else to Go) başlıklı bir rapor yayımladı.
Raporda, PYD/YPG terör örgütünün işlediği etnik temizlik, sürgün ve yıkım suçları ortaya koyuldu.
Tel Hamis kırsalında yer alan Arapların yaşadığı Hüseyniye köyünde yapılan incelemeler ve yıkım sonrası geride kalan köylülerle gerçekleştirilen görüşmeler rapora yansıtıldı.
Köyün, Haziran 2014 ve Haziran 2015 tarihlerindeki durumları uydu fotoğraflarıyla karşılaştırmalı olarak aktarılan raporda, 225 binalık köyde bir sene içinde yaşanan yüzde 94 yıkımın bulunduğu ve sadece 14 binanın ayakta kaldığı tespiti aktarıldı.
Rapordaki bir tanık ifadesine göre, 22 Temmuz 2015'te Suluk'un 35 kilometre güneyinde, DEAŞ kontrolündeki en yakın alana 17 kilometre mesafedeki Asaylem köyüne gelen PYD/YPG'li teröristler, köylülere güvenlik sebebiyle köyü boşaltılmalarını ve üç gün sonra geri dönebileceklerini söyledi. Belirlenen zaman sonrasında geri dönen insanlar, 103 evin 100'nün yıkıldığını gördü.
PYD/YPG terör örgütünün, el-Ghbein, el-Maghat, Rneen, MelaBerho, Abdi Koy, Tel Diyab, Suluk ve Hammam el Türkmen köy ve kasabalarında yaşayanları da tehdit ederek bu bölgeleri boşaltması raporda anlatıldı.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporunda, bahsi geçen zorla yerinden etme örneklerinin savaş suçu teşkil ettiği görüşü ifade edildi.
Kadınlara ve çocuklara şiddet
PYD/YPG terör örgütünün Suriye'de işgal ettiği bölgelerde hakimiyetini korumak, kendisine karşı çıkan halkı sindirmek ve eleman kazanmak maksadıyla kadınlara ve çocuklara karşı şiddete sıkça başvurduğu raporlarda yer buldu.
PYD/YPG'nin bu uygulamaları, SNHR'nin Ocak 2016'daki raporunda yayımlandı.
42 kadının 2011-2016 yılları arasında PYD/YPG'li teröristlerce öldürüldüğünü belgeleyen SNHR, bu kadınlardan Halep'e bağlı Say Ghoul köyünde yaşayan Nabiya El Salah'ın, 14 Ağustos 2015'te PYD/YPG'li teröristler tarafından Rakka-Tel Abyad yolunda üç kurşunla vurulduğunu rapor etti.
Tarfa Halil el Hasud isimli 58 yaşındaki kadının, kocasını öldüren PYD/YPG'lilerden saklanmaya çalışırken kendi evinin ahırında öldürüldüğü belirtilen raporda, PYD/YPG'nin, 2014 Ocak-2015 Ekim arasında Haseke, Kamışlı, Afrin gibi bölgelerde "zorunlu askerlik" adı altında 88 kadını alıkoyduğu belirtildi.
Üç yaşındaki çocuk keskin nişancı tarafından öldürüldü
SNHR'nin raporunda, PYD/YPG terör örgütü tarafından 2011-2015 yılları arasında 51 çocuğun öldürüldüğü ve 111 çocuğun alıkonduğu belgelendi. Haytham İsa el Şimali'nin, 23 Mayıs 2015'te henüz üç yaşındayken Ebu el Şakhat kasabasında PYD/YPG'li keskin nişancılar tarafından vurularak katledilmesi de raporda öne çıkan örneklerden oldu. Ayrıca, Ali Ahmed el Ahmed'in, 21 Haziran 2015'de kendisini yakalamaya çalışan PYD/YPG'li teröristlerden kaçarken vurularak öldürüldüğü de aktarıldı.
Amude kasabasında, 27 Haziran 2013'te gerçekleştirilen gösteriye ateş açan PYD/YPG'li teröristlerin, kalabalığın arasındaki iki çocuğu öldürdüğü ifade edilen raporda, Haseke'ye bağlı Şarmuk köyünde yaşayan 16 yaşındaki Cuma el Abuş'un 12 Aralık 2014'te PYD/YPG'li teröristlerce evinde yakalanarak alıkonulduğu, beş gün sonra ise Cuma'nın ailesinin oğulların cesedini, PYD/YPG'li teröristlerin kontrol noktasının yanında işkence edilmiş vaziyette bulduğu kaydedildi.
"PKK/PYD kendisine direnen kişileri sürgün ve katliamlarla yok etti"
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Alkan, PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerinin, ele geçirdikleri bölgelerde öncelikle tek silahlı güç olarak var olmayı amaçladıklarını, silah gücü kullanarak rakip gördükleri grupları silah zoruyla sindirip, sürgün ettiğini ya da muhalefet gösteren kişileri katletmeyi bir metot olarak yaygın şekilde kullandıklarını vurguladı.
Alkan, terör örgütlerinin, kendine itaatkar hale getirdiği toplumsal gruplara, kendi tanımladıkları kimlikler üzerinden sözde bir demokrasi tanımı yaptıklarını, benzerlerine tarihte çok rastlanılan halk komiteleri gibi yapılar kurdurarak baskı rejimi kurduklarını anlattı. Alkan, PKK/PYD'nin 1970'lerin sonlarından beri bu yöntemi kullandığını, kendisine direnen, karşı fikir üreten, kitleleri yönlendirebilecek kişileri de sürgün ve katliamlarla yok ettiğini dile getirdi.
Alkan, PKK/PYD'nin, işgal ettiği yerlerde insanları etnik kimliklerle ayırarak oluşturduğu komitelerden silah zoruyla kararlar çıkarttığını, bu yolla da terör örgütünün, insanların evlerine girdiğini, onları sorguladığını, komite kararlarına uymayanları da cezalandırdığını ifade etti.
"Bugün Türkiye için 'Zor, oyun bozar' günüdür"
PKK'nın işgal ettiği yerlerde, genellikle göstermelik bir çoğulculuk üzerinden, kendi meşruiyetini oluşturmaya çalıştığına dikkati çeken Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD, bu tür bir grup ile kol kola girmiş durumda. Bunu herkesin görmesi gerekir. Bu yapıdaki bir örgütün yaptığı kamuoyu oluşturma çalışmaları bizi etkilememeli. Bugün, Avrupa'da ve Amerika'da örgütün yaptığı kamuoyu oluşturma çalışmalarına prim verenler, eskiden beri zaten bu örgütü destekleyen güçler. Amerika, Fransa ve diğer ülkelerin bu bölgede yapmak istedikleri şey belli. Bugün Türkiye için 'Zor, oyun bozar.' günüdür. Biz alana, sahaya çıktığımız için bunlar oluyor."
Terör örgütünün karapropagandası
Prof. Dr. Alkan, terör örgütü PKK/PYD'nin yıllar önce çekilmiş ya da başka yerlerden alınmış fotoğrafları Zeytin Dalı Harekatı'nda gerçekleşmiş gibi gösterdiğini, Avrupa'daki medya organlarının haberlerinde, parlamenterlerin de söylemlerinde ve sosyal medya hesaplarında bunlara yer verdiğine dikkati çekti.
Afrin operasyonu süresince bu yanlış algı oluşturma girişimlerine karşı, öncekilere karşı daha başarılı bir enformasyon çalışması yürütüldüğüne işaret eden Alkan, bilerek yürütülen algı operasyonlarına karşı propaganda mekanizmalarının mutlaka geliştirilerek üretilmesi gerektiğinin altını çizdi. Alkan, şunları kaydetti:
"Türkiye milli çıkarları doğrultusunda, kendi alanından çıkmaya başladığı zaman, önemli adımlar atmaya başladığı zaman zaten engelleyici mekanizmalar devreye girecektir. Önemli olan Türkiye'nin kendi milli çıkarları doğrultusunda bu adımları atmaktan, bu tür propagandalar dolayısıyla geri durmamasıdır."
"Terör örgütü kendisine muhalif gördüğü Kürtleri elimine etmeye çalıştı"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Araştırmacısı Can Acun, 2011'deki Suriye devriminin başlamasıyla birlikte Esed rejimi ve PKK'nın Suriye kolu PYD arasında oluşan ilişkide Afrin, Ayn El Arap ve Haseke'nin önemli bir kısmını muvazaalı bir şekilde PKK'ya devredildiğini anımsattı.
Buralarda kontrol sağlamak isteyen PKK'nın, öncelikle kendi gücünü tahkim etmek istediğini ve ilk hedef olarak kendilerine muhalif gördüğü Kürtleri hedef aldığını dile getiren Acun, PKK/PYD'nin kendisine muhalif gördüğü Kürtleri elimine etmeye çalıştığını, onların tüm siyasal alt yapılarını yok ettiğini, yüz binlerce insanın bu bölgelerden cebren sürüldüğünü anlattı.
Acun, pek çok yerde rejimle birlikte hareket eden PKK/PYD terör örgütünün kendisine muhalif olanlara çatıştığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:
"Bunun ardından en belirleyici unsur ise 2014'te, Amerika ile birlikte kurdukları angajman. Amerika'nın hava desteği ve ateş gücü desteğini aldıktan sonra DEAŞ ile mücadele görüntüsü altında özellikle Arap bölgelerini hedef almaya başladı. Tel Abyad bunun en önemli örneklerinden birisi. Ben de o dönemde sahadaydım. Bölgede mültecilerle görüştüm. Temelde tehcir politikası izlediler. Çünkü demografik olarak kendilerinin yönetebilecekleri bir alan oluşturmak istiyorlardı; bu anlamda da Arap ve Türkmenleri tehdit olarak gördükleri için Tel Abyad başta olmak üzere işgal ettikleri yerlerde insanları zorla tehcir ettiler. Amerikan uçaklarına, sivillerin yerleşkelerini hedef göstereceklerini söyleyerek, insanları tehditlerle evlerinden, köylerinden kaçırdıklarını biliyoruz."
Terör örgütünün, işgal ettiği yerlerde insanların tüm mal varlıklarına el koyduğunu aktaran Acun, "Sadece Arap ve Türkmenlere yönelik değil farklı dini gruplara da baskılar oluşturuyorlar. Kendilerine biat etmeyeceğini, tahakküm altına alamayacağını düşündüğü her türlü grubu, etnisiteyi, dini oluşumu, azınlığı yok etmeye çalışıyorlar. Temel prensipleri bu. Öcalanizm'i bir şekilde insanlara eğitim sistemiyle, cebren dayatabilmek ve bunu karşısında olan grupları da yok etmeye çalışıyorlar." değerlendirmesini yaptı.
Amerika'nın yanı sıra Fransız, İngiliz özel kuvvetlerinin de uzun süredir PKK ile bölgede hareket ettiğini söyleyen Acun, yine İran’ın bölgede PYD'ye ciddi anlamda destek verdiğinin bilindiğini aktardı.
"Çocukları ellerinden alınan aileler kendilerini yaktı"
Ekonomik açıdan Avrupa ülkelerinin etkisinin bu örgüt üzerinde daha yüksek olduğunu, batılı ülkelerin terör örgütüne finansal kaynak aktardığına dikkati çeken Acun, şu ifadeleri kullandı:
"Terör örgütü başından beri, varlığı itibarıyla zaten savaş suçu işleyerek bu noktaya geldi. Amerika'nın desteğini arkasına alarak katliamlar yaptı. Tehcir politikası izledi. Küçük yaşta çocukları zorla ailelerinden uzaklaştırarak silah altına aldı. Onlara terör saldırıları yaptırdı. Çocukları zorla alınmış bir baba, PYD ofisi önünde kendisini yaktı. Hem Haseke'de hem de Süleymaniye'de çocukları kaçırılan aileler kendileri yaktı. Çocukları PKK tarafından zorla kaçılırmış aileler, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde çok uzun süre eylem yaptı."
"PYD'nin kontrol ettiği alanlarda ciddi anlamda uyuşturucu üretimi var"
Burseya Dağı'ndaki operasyonlarda çok sayıda uyuşturucu hap ele geçirilmesine de işaret eden Acun, "Burada iki tane temel mesele var. Bunlardan ilki küçük yaşlarda zorla silah altına aldıkları çocuklara hap içirerek cephe hatlarında onları savaşmaya götürüyorlar, intihar saldırıları yaptırtıyorlar. İkincisi ise PYD'nin kontrol ettiği alanlarda ciddi anlamda uyuşturucu üretimi yaptığı, uyuşturucu kaçakçılığı yöntemiyle Avrupa'ya, Batı dünyasına uyuşturucular sevk ederek gelir elde etmeye çalıştığını biliyoruz. Amerika, PKK'yı narkoterör örgütü olarak tanıyor. Liderlerini uyuşturucu kaçakçısı olarak tanımlamış durumda. Aynı Amerika, PYD ile direkt iş birliği de yapıyor." dedi.