ANKARA (AA) - ABD'li Ortadoğu analistleri Andrew Self ve Jared Ferris tarafından kaleme alınan makalede, terör örgütü PKK ile PYD arasındaki bağ, çatışmalarda ölen teröristlere ait veriler üzerinden belgelerle ortaya konuldu. ABD'li analistler, "Çatışma kaybı verileri HPG, PJAK ve YPG'nin silahlı unsurları arasında, emir ve komuta birliği olmadan elde edilemeyecek yüksek düzeyde bir askeri koordinasyon var" tespitine yer verdikleri makalede, "PJAK ve PYD sadece bir bağlı unsur ya da yan örgüt değil, aynı zamanda PKK'nın ayrılmaz birer parçasıdır" vurgusu yaptı.
Türkiye ve Ortadoğu üzerine çalışmaları bulunan Andrew Self ile Suriye ve devlet dışı aktörler konusunda çalışmalar yapan Jared Ferris, "Ölü İnsanlar Yalan Söylemez: PKK'nın Bölgesel Kılıf Oyununu Açığa Çıkarmak İçin Ölü Dataları Kullanmak" başlığıyla kaleme aldıkları makalede, PKK'nın PYD ile ilişkisini verilerden yola çıkarak, gözler önüne serdi.
PKK ve kendisine bağlı unsurlar arasındaki ilişkileri ve tarafların örgütsel düzeylerde zaman içerisinde nasıl etkileşime girdiğini inceleyen ABD'li analistler, PKK, PJAK ya da YPG'li 2 bin 500'den fazla teröristin ölüm verisini kullandı.
Çatışmada öldürülen teröristlere ait veriler başta olmak üzere ABD Hazine Bakanlığının PJAK analizi, Uluslararası Kriz Grubu'nun YPG raporu, üst düzey Türk askeri yetkililerle görüşmeler, Kandil'e giden gazeteciler ve araştırmacıların saha gözlemleri ve raporlarından faydalanılarak kaleme alınan makale, örgütler arasındaki terörist transferini de belgeler nitelikte.
PKK ile bölgedeki bağlı unsurları arasında karşılıklı olarak destekleyici bir ilişki olduğuna dair kanıtlar sunan makale, tüm bu örgütlerin birbirinden farklı olduğuna dair iddiaların doğruluğunu da tartışmaya açıyor.
Derik, YPG'den önce PKK'nın kurucu üyesiydi
PKK, PYD ve PJAK'ın Suriye'deki iç savaşın başlamasına verdiği tepkinin bu örgütlerin Kandil'den yönetildiğine ve PKK ile arlarında stratejik bir fark olmadığına dair en kuvvetli kanıtı sunduğuna yer verilen makalede, şu ifadeler kullanıldı:
"2011 yılının Mart ayında Suriye'de protestoların başlamasından hemen sonra nisan ayında Suriye'ye dönen Salih Müslim, siyasi ve askeri faaliyetlere hemen başlamıştır. Birçok kaynak, PKK'nın bu esnada PYD'nin silahlı kanadı YPG'nin kuruluşuna destek vermek üzere bin hatta iki bin militanını Suriye'ye gönderdiği konusunda hemfikirdir. YPG'nin kurucu komutanı Khebat Derik de bu militanlar arasında yer almıştır. Kendisi YPG'den önce PKK'nın kurucu üyesi ve kıdemli bir komutanı olarak bilinmektedir. PYD her ne kadar PKK militanlarının Suriye'ye gönderildiğini inkar etse de çatışmada ölüm verilerindeki iki gösterge, bir grup PKK'lının Suriye'ye gönderildiğini doğrulamaktadır."
Makalede, PJAK'ın kuruluşunda olduğu gibi HPG kayıplarındaki Suriyelilerin oranının 2010'da yüzde 14'ten 2011'de yüzde 9'a gerileyerek son 10 yılın en büyük düşüşünü sergilemiş ve iç savaş öncesi ortalama oran olan yüzde 16'dan, 2011'den 2015'e yüzde 9'a kadar düşmek suretiyle neredeyse yarı yarıya azaldığı ifade edilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Aynı zamanda PJAK, İran cephesinde ateşkes çağrısında bulunmasının ardından HPG kayıpları arasında İranlıların oranı yüzde 4 artmış ve 2011'den 2015'e kadar ölen İranlıların sayısı neredeyse 2001-2010 arasındaki toplama ulaşmıştır. Bu rakamlar, PKK'nın YPG'nin çekirdek kadrosunu oluşturmak maksadıyla Suriyeli militanları Suriye'ye gönderdiği iddialarını desteklemektedir. Suriye cephesinde terörist ihtiyacı hisseden PKK, PJAK'ın kuruluşundaki modeli takip ederek, çoğunlukla Suriyelilerden oluşan bir çekirdek kadroyu YPG birliklerini desteklemek üzere Suriye'ye yollamıştır. Bu esnada, Türkiye cephesinde artan askeri baskıyla karşılaşan PKK, YRK bünyesindeki birimlerini HPG saflarına çekmiş ve kayıpları HPG kayıpları olarak duyurmuştur. Bu istatistiksel yükselişin Suriyelilerin azalmasıyla mı yoksa İranlıların artmasıyla mı alakalı olduğu konusunda belirsizliğe rağmen iki faktörün de etkili olduğu düşünülmektedir."
PKK ile bağlantılarını örtmek için elllerinden geleni yapıyorlar
Makalede, Uluslararası Kriz Grubunun Kandil'deki PKK sözde lider kadrosunun YPG üzerinde sözünün geçtiği ve YPG'nin kendi kıdemli kadrosunun "Kandil'de eğitim görmüş, Türkiye'de çatışmış ve hatta Türkçe konuşan Suriye vatandaşı PKK'lı teröristlerden oluştuğu" tespiti paylaşılarak, "PYD ve YPG, PKK ile olan bağlantılarını örtmek üzere elinden geleni yapmaktadır. Bunun sebeplerinden birincisi, kendilerine olan uluslararası ve bölgesel desteği devam ettirmek; ikincisi ise Suriyeli kimliğini benimseyerek tabanlarını PKK destekçilerinin ötesinde de genişletebilmektir. PKK'nın adı 1990'larda kirlendiği için PYD kendini hakiki bir Suriyeli Kürt partisi olarak sunmak istemektedir." bilgisine yer verildi.
DEAŞ'ın Ayn el-Arap bölgesine yönelmesinin ardından PKK'nın 2014'ün Eylül ayında açıkça bu bölgede YPG'yi desteklemek üzere Kandil'den 400 terörist gönderdiğinin vurgulandığı makalede, şunlar kaydedildi:
"Bunun yanı sıra YPG'nin çağrısı üzerine onlarca Türkiye vatandaşı Kürt'ün de sınırı geçip Ayn el-Arap'a gittiği tahmin edilmektedir. PKK'nın Ayn el-Arap'a yüzlerce mensubunu göndermesine rağmen, HPG Ayn el-Arap'ta gerçekleşen hiçbir çatışma kaybı duyurusunda bulunmamıştır. Bunun yerine Ayn el-Arap'taki kayıpların duyurusu YPG tarafından yapılmıştır. Dahası, PKK Suriye'ye eylülden önce militan göndermediğini açıklamakla birlikte Suriyeli olmayan çatışma kayıplarının yaklaşık yüzde 20'si temmuz ve ağustos aylarında gerçekleşmiştir. Bu durum, PYD'nin inkarına rağmen Suriye kökenli olmayan PKK militanlarının Ayn el-Arap kuşatmasından önce de bölgede bulunduğunu göstermektedir. Görüleceği üzere, bu olayda da PKK, bilinçli bir şekilde Türkiye dışındaki faaliyetlerini ve PYD-YPG ile yapısal bağlantısını karartmaya çalışmaktadır."
PKK'lı teröristi Kandil'dekiler Suriye'ye gönderdi
Terörist Arzu Adıgüzel vakasının PKK'nın Suriye'deki müdahalesini ve bunu gizleme girişimlerini gözler önüne serdiğine yer verilen makalede, şu ifadeler kullanıldı:
"Yivan Amed kod adlı Adıgüzel, Diyarbakır'da doğmuş bir YPG mensubudur. 14 Ağustos 2014'te Adıgüzel'in ölümü YPG tarafından duyurulmuştur. YPG'nin duyurusuna göre, Adıgüzel 17 Şubat 2011'de, yani PYD'nin Suriye'ye dönüp YPG birliklerini kurmasından birkaç ay önce Diyarbakır'da YPG saflarına katılmıştır. Diyarbakır'daki yerel medya, Adıgüzel'in hikayesiyle birlikte resimlerine de yer vermiştir. Adıgüzel bu resimlerde YPG/YPJ üniforması ve flamasıyla değil HPG flaması, üniforması ve Öcalan posteriyle birlikte poz vermektedir. Ayrıca kendisi Türkiye'de, YPG'nin katılım ofisleri olmadığı halde ve hatta YPG'nin kuruluşundan dahi önce örgüte katılan yegane örgüt mensubu değildir. Esasında, YPG'nin çatışma kaybı duyurularına göre biri 1994'te ve biri de 1995'te olmak üzere, yani kuruluşundan yıllar önce dahi örgüte katılmış Suriyeli YPG mensupları mevcuttur. Suriyeli ya da Türkiyeli Kürtlerin PYD'nin Suriye'ye dönüşünden önce YPG'ye katılması gibi bir şeyin söz konusu olması hayli imkan dışıdır, zira ortada katılacak bir YPG mevcut değildir. En muhtemel senaryo, Adıgüzel'in HPG'ye katılması ve Kandil'deki lider kadro tarafından YPG saflarında çatışmak üzere Suriye'ye gönderilmesidir. Bu bakımdan, PYD ve YPG'nin PKK'dan özerklik iddiaları çelişkiye düşmektedir."
"Amerika tehlikeli bir aktörle işbirliği kurmuştur"
Makalenin sonuç bölümünde, geçmişine bakıldığında PKK'nın bölgede kendine bağlı unsurlar kurmasının sır olmadığı vurgulanarak, şu görüşler ve tespitlere yer verildi:
"PKK'nın kardeş yapılanmalarındaki mensuplarını, Türkiye ile mücadelesi bağlamında HPG saflarına geri getirmesi gözden kaçan önemli bir husustur. Bu bağlamda, son dönemde YPG'nin sayı ve kabiliyetlerindeki artış, 2012'deki ateşkesle birlikte Türkiye'nin askeri baskısından azade bir şekilde Suriye'ye yönelen PKK'nın, YPG ile birlikte güçleneceği ve tekrar Türkiye'ye saldıracağı yönündeki endişelere haklılık kazandırmaktadır. Çatışma kaybı verileri HPG, PJAK ve YPG'nin silahlı unsurları arasında emir ve komuta birliği olmadan elde edilemeyecek yüksek düzeyde bir askeri koordinasyonun var olduğunu göstermektedir. PJAK ve PYD sadece bir bağlı unsur ya da yan örgüt değil, aynı zamanda PKK’nın ayrılmaz birer parçasıdır.
Çatışma kaybı verileri, PKK'nın stratejik ve operasyonel yekpareliğini korurken isim değişiklikleri yoluyla bir 'bul karayı al parayı' peşinde olduğunu açığa çıkarmaktadır. Amerika, DEAŞ ve Esad rejimi ile mücadelesinde çaresiz bir şekilde stratejik ortak ararken tehlikeli bir aktörle işbirliği kurmuştur. ABD, PJAK'ı PKK kontrolü altında bir örgüt olarak tanıyıp yaptırımlara tabi tutarken, ayrı bir örgüt olarak gördüğü PYD'ye askeri destek sağlamaktadır. Amerika'nın PYD'nin gerçek karakterinden ne kadar haberdar olduğu ya da isim değişikliklerinin getirdiği anlam karmaşasını benimsemeye nereye kadar razı olacağı belirsizliğini korumaktadır. PKK'nın Suriye'ye çok yakından müdahil olduğu açık seçik ortadadır. PKK ile işbirliği yapmak için verilen stratejik kararın ABD'nin yararına olup olmadığı politika yapıcıların takdirindedir ve bu makalenin kapsamı dışındadır. Ancak bununla birlikte, ABD'nin farkında olması gereken gerçek şudur ki eğer Suriye'de PYD ile askeri alanda işbirliği yapmaya devam edecekse, uzun süredir terör örgütü listesinde yer alan bir örgütü, yani PKK'yı desteklediğinin bilincinde olması gerektiğidir."