YELLOWSTAR MAGAZİNE GÜNCEL İŞ VE EKONOMİ HABERLERİ

Hakan Fidan: Trump'ın Gazze planı kabul edilemez

GÜNDEM

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan "ABD Başkanı Trump'ın Gazze çıkışı dünya için de şaşkınlığa neden oldu. Trump'ın Gazze planı kabul edilemez. Tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edebileceğimiz bir durum. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış" açıklamasını yaptı.

İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu.

Fidan, Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın dünkü ziyaretinin önemli olduğunu belirterek Şara'nın cumhurbaşkanı seçildikten sonra ikinci ziyaretini Türkiye'ye, ilk ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptığını ifade etti.

Suriye'de son 2 ayda görülen gelişmelerin belli bir tempoyla ivmelendiğinin görüldüğünü kaydeden Fidan, bu gelişmelerin hepsinin de olumlu seyrettiğini dile getirdi.

Fidan, hem bölge ülkelerinin hem uluslararası toplumun, yeni yönetime yaklaşımının fevkalade olumlu olduğuna işaret ederek yeni yönetimin de sorumlu davrandığına dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şara arasında dün yapılan görüşmelerde iki ülke arasında daha önce çözüme kavuşma imkanı olmayan, dondurulmuş konuları ele alma imkanı olduğunu aktaran Fidan, "Suriye'nin yeniden yapılandırılmasında, ayağa kaldırılmasında, temel hizmetlerin halka iletilmesinde Türkiye'nin ne türden bir rolü olabilir, bunlar hep masaya yatırıldı. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız belediye başkanlığı döneminden beri özellikle sosyal konulara, sosyal hizmetlere çok ağırlık veren bir siyasi lider. Halkın içinde bulunduğu durumu tabii ki bütün detaylarıyla görebiliyor, okuyabiliyor." dedi.

"Şara ile güvenlik, bağlantısallık ve terörle mücadele konuları ele alındı"

Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın teker teker Suriye'de ne kadar enerjiye ihtiyaç olduğunu, hastane ve ulaşım konularını büyük bir detay ve titizlikle üzerinden geçme imkanı olduğunu anlatarak "Onun dışında bizim iki ülke arasında sınır güvenliği, ticaretin artırılması, bölge ülkeleriyle olan bağlantısallık konusu başta olmak üzere, güvenlik konuları da ele alındı. Tabii güvenlik konuları YPG'nin nasıl çözüleceği meselesi başta olmak üzere DEAŞ'le mücadele, sınır güvenliği, bölge ülkeleriyle bu konuda atılabilecek adımlar. Böyle bir geniş yelpazede konular ele alındı." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bütün konuların üstünde büyük bir titizlikle durduğunu söyleyen Fidan, bunun "çok verimli bir görüşme" olduğuna inandığını dile getirdi.

Fidan, bu türden etkileşimlerin Şam'daki yeni yönetim için fevkalade önemli olduğunu vurgulayarak böylece bölgedeki önemli ülkelerin muhataplarının ne hissettiğini, düşündüğünü ve beklediğini bire bir öğrenme imkanı olduğunu ifade etti.

Diğer taraftan Şam'daki yönetimin de kendi vizyonunu ve düşüncelerini aktarabildiğini ve böyle bir iş birliği modeli olduğunu belirten Fidan, yeni dönemde Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin çok büyük bir ivmeyle hız kazanacağına dikkati çekti.

"Dışarıdan tehdit gelmediği sürece, başkasının desteğine ihtiyacımız yok"

Fidan, Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu vurgulayarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde savunma sanayisine ciddi yatırımlar yapıldığını söyledi.

"Savunma ve milli güvenlik sistemimizi çok büyük oranda reforme ettik. İstihbarat alanında, diplomasi alanında, askeri alanda, muazzam yetenekler kazandık. Bize dışarıdan tehdit gelmediği sürece, bizim çok fazla bu konularda başkasının desteğine ihtiyacımız yok." diyen Fidan, şunları kaydetti:

"Bizim canımızı yakan, sıkan konular, bölgemize bizim sınırlarımızın ötesinde başlayan problemler, bize tehdit oluşturan problemler… Bizim Ahmet Şara'dan bir numaralı beklentimiz, yeni yönetimden, kendi ülkesindeki sorunlara sahip çıkması, çözmesi. Türkiye için, bölge için tehdit eden konulara vaziyet etmesi. Biz bunu Suriye'den de bekliyoruz, Irak'tan da bekliyoruz, İran'dan da bekliyoruz. Onlar da haliyle bizden beklemek durumundalar. Biz nasıl etrafımızdaki ülkeler için tehdit üretmiyorsak etrafımızdaki ülkelerin herhangi bir nedenle bize tehdit üretmemesi, bizim için bir numaralı öncelik."

Fidan, üçüncü ülkelerin terör örgütü PKK/YPG'yle Irak tarzı bir model inşa etmesi konusunda herhangi bir arayışı olup olmadığı sorusunu yanıtlayarak, "Biz üçüncü ülkelerden bu konuda herhangi bir teklif almış durumda değiliz. Böyle bir teklifi de zaten kabul edecek, tartışacak durumda da değiliz. Dün Suriyeli meslektaşlarımızla, misafirlerimizle konuştuğumuzda, onlarda da böyle bir konu yok" dedi.

Terör örgütü PKK/YPG'nin devrik Beşşar Esed rejimi dönemindeki krizden istifadeyle oluşturduğu "de facto" durum ve DEAŞ'lılar konusunda verdiği sözde hapishane hizmetleriyle birtakım ülkelerin desteğini alıyor gibi gözükmesinin sorun teşkil ettiğini dile getiren Fidan, "Suriye'nin geleceğinde hiçbir gruba, etnisiteye, mezhebe bir ayrıcalık yokken başka bir yere bir şey yapması söz konusu olamaz. Dünkü görüşmelerden de aldığımız izlenim buydu." diye konuştu.

Suriye'de eşit vatandaşlık vurgusu

Fidan, Suriye sınırının öbür tarafında silahlı bir tehdit olup olmamasının Türkiye için önemli olduğu belirterek, şunları kaydetti:

"Suriye yönetimi bu konuya daha geniş perspektiften bakmak zorunda çünkü ülkenin milli bütünlüğü, beraberliği, egemenliği tehdit altına girmemeli. Bunu mümkün kılacak hiçbir senaryonun hayata geçmemesi gerekiyor. Bu çerçeveden baktığımız zaman ben Sayın Şara'nın ve arkadaşlarının kafasının son derece net olduğunu gördüm. Bu netlik, Türkiye'nin de açıkçası güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edecek düzeyde bir netlik."

Fidan, Suriye yönetiminin gündeminde federasyon ya da özerklik benzeri düşünceler bulunmadığını söyleyerek, "Bütün etnisiteler anayasal vatandaşlık çerçevesinde eşit muamele görmeli. Hiç kimse kendi kimliğinden dolayı farklı muamele görmemeli, dışlanmamalı; ayrıca kendi kültürel haklarını savunabilmeli ve yaşayabilmeli." dedi.

Suriye'de siyasi ve idari bir bölünmenin kabul edilmediğini vurgulayan Fidan, siyaset bilimiyle uğraşanların bu modelin çalışmadığını gördüğünü söyledi.

Fidan, "İçerideki etnisiteleri birer azınlık haline dönüştürmek, bu azınlıkları daha sonra toplumdaki büyük maslahattan ve menfaatten mahrum etmek, daha sonra bunların başka siyasal istikrarsızlık aracı olmasını sağlamak, kimsenin faydasına değil." diyerek, ülke bütünlüğünü sağlamak adına vatandaşların kültürel ve diğer haklarını da dışlamanın iyi bir şey olmadığını kaydetti.

Türkiye'nin bu konuda ideal bir örnek olduğunu dile getiren Fidan, anayasal vatandaşlıkla insanların eşit muamele görerek siyasal sisteme katılımını mümkün kılan bir sistemin Suriye'de hayata geçmesi gerektiğini söyledi.

Bahçeli'nin açıklamaları ve Erdoğan'ın Terörsüz Türkiye vurgusu

Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Terörsüz Türkiye" vurgusu ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin açıklamalarıyla başlayan siyasi gelişmelere ilişkin, Bahçeli'nin açıklamalarının Türk-Kürt kardeşliğinin altını çizdiğini ve "fevkalade önemli" olduğunu vurguladı.

Bu açıklamaların özellikle sosyal barış adına önemine değinen Fidan, "Bu ülkenin temelini, harcını güçlendirme adına fevkalede önemli. Bunu yaparken de büyük bir siyasi risk üstlendiğini de açıkçası görüyoruz." dedi.

Fidan, bunun takdire şayan olduğuna dikkati çekerek, bunun ülkenin menfaati için bir fedarlık örneği olduğunu kaydetti.

Bu durumu savaş alanındaki bir askerin ortaya koyacağı en büyük fedakarlığa benzeten Fidan, Bahçeli'nin kendisine gelecek tepkileri bile bile; klasik siyaset dilinden ve duruşundan uzaklaşarak ülkenin genel menfaatini düşünerek ortaya koyduğu tavrın asıl milliyetçilik olduğunu bildirdi.

Fidan, terörün sona erdirilmesi ve silahlı terörün ortadan kaldırılmasının Türk devlet organlarının yıllardır titizlikle uğraştığı ve fedakarlık yaptığı bir konu olduğunu vurgulayarak, Ankara'nın, bütün profesyonel ve istihbari verilere bakarak bölgedeki oyuncuları, örgütün içindeki dengeleri, terör örgütünün imkan ve kabiliyeti başta olmak üzere bütün konuları yakından takip ettiğinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "terörsüz Türkiye" konusunda hassas olduğuna dikkati çeken Fidan, Türkiye'nin hiçbir şeyi şansa bırakma lüksü olmadığını bildirdi.

Fidan, ekstra gelebilecek olumlu katkıların işi kolaylaştırabileceğini ama birinci önceliğin, her türlü yöntemi kullanarak terörle mücadele etmek olduğunu aktardı.

Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "liderlik özelliğinin" ortaya çıktığını vurgulayan Fidan, Erdoğan'ın "sonuca odaklandığını" belirtti.

Fidan, dönem dönem diyalog gerekiyorsa diyalog; kavga gerekiyorsa kavganın yapıldığını kaydederek, "Terörsüz Türkiye için hiç kimseden icazet beklemeden sadece ülkenin lehine, ülkenin bağımsız kararıyla bu kavgayı verebilmek fevkalade önemli" dedi.

Türkiye'de terörle mücadelenin tarihine değinen Fidan, şunları kaydetti:

"Terörle mücadelede eskiden hem içeride atılacak hem dışarıda atılacak birçok adımların uluslararası konjonktür ile ilişkilendirilmesi meselesi çok fazla; veya bazı egemen güçlerin duruşlarıyla çok fazla ilişkilendirir durumdaydı. Bu çok fazla halka yansıtılmazdı aslında önceki dönemlerde; ama Cumhurbaşkanımız ortaya koyduğu siyasi liderlikle şunu dedi: Bu benim memleketimin derdiyse, ben bunu elimde mümkün olan bütün araçlarla çözme iradesini taşıyorum ve bu iradeyi de her türlü şekilde ortaya koyabilirim."

Fidan, Türkiye'nin milli güvenlik sistemini buna göre yeniden dizaynı, düzenlenmesinin epey bir zaman aldığını; yeni yeteneklerin geliştirilmesi, sınır ötesi operasyon yeteneklerinin artmasının, istihbaratın içeriden dışarıya doğru yönelmesinin, dışarıda operasyon yapabilir hale gelmesinin, savunma sanayindeki yatırımların; teknolojik ilerlemelerinin, bu türden operasyonları destekleyebilecek bir noktaya erişebilmesi gibi faktörlerin, ayrı ayrı kulvarlarda yürütülen çalışmaların bir noktaya gelmesine dikkati çekti.

Siyasetin de bu konudaki rolüne ilişkin Fidan, bu konuda demokratik reform, sosyal barış için atılacak önemlere değinerek, Erdoğan bu konuda siyasi iradesi ile yaptığı reformlarla eşitlik ve özgürlüğün önünde bulunan yasal engeller ve idari sorunların ortadan kalktığını bildirdi.

Fidan, Türkiye'nin bu konuda bölgede örnek gösterilen bir ülke olduğunun altını çizerek, "(Türkiye) Herkesin kendi kimliğini kendi inancını özgürce ifade edebildiği; yaşayabildiği bundan dolayı herhangi bir mahrumiyete, mahkumiyete, takibata tabi tutulmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu modelin diğer ülkelerde de aynı şekilde olduğunu gördüğümüz zaman bize mutluluk verir." ifadelerini kullandı.

Suriye'deki ABD varlığı

Fidan, Suriye'deki askeri ABD varlığı hakkındaki soruyu cevaplayarak, bu konuyu dün Türkiye'yi ziyaret eden Suriye heyetiyle görüştüklerini aktardı. Fidan, yeni ABD yönetiminde yapılan atamalara işaret ederek, "Buradan gelecek belirli verilerle (ABD Başkanı Donald) Trump yönetimi bir karar verme sürecinde, bunu öyle anlıyoruz." dedi.

ABD'li muhataplarıyla yaptıkları görüşmelerin son 1 yıldır hız kazandığını söyleyen Fidan, "Umarız burada fevkalade isabetli bir karar verilir. Buradan hep beraber yolumuza devam ederiz. Beklediğimiz konu, Amerika'nın YPG'ye desteğini kesmesi ve oradaki Suriye'nin milli bütünlüğüne ve beraberliğine tehdit eden durumun ortadan kalkması. Artık yeni Suriye'nin de zaman kaybetmeden yoluna devam etmesi lazım." ifadelerini kullandı.

Fidan, terör örgütü PKK/YPG'nin Fırat Nehri'nin doğusunda işgal ettiği toprakların Suriye'nin yaklaşık 3'te 1'ini tekabül ettiğine dikkati çekerek, "Bu topraklar da büyük bir bölümü Arapların yaşadığı yerler. Orada da öyle bir izlenim var. İleride Kürtler ile Araplar arasındaki sosyal barışı tehdit edecek de bir mekanizma kurulmuş." dedi.

Terör örgütü YPG'nin yönettiği bir örgütün Arapların olduğu yerleri işgal ettiğini söyleyen Fidan, "Halbuki oradaki Kürtler çok muhterem, aziz insanlar; oradaki Araplarla sorunları yok, Arapların da onlarla bir sorunu yok." ifadesini kullandı.

Fidan, terör örgütünün dışarıdan getirdiği ithal ideoloji ve organizmayla bölgede bir düzen kurduğunun altını çizerek, "Bu düzen Amerika'nın şu anda desteklemesiyle ayakta duruyor." dedi.

"Suriye devleti PKK'lıları ya geri gönderecek, ya imha edecekler"

DEAŞ'lıların yer aldığı hapishanelere ilişkin Suriyeli muhataplarıyla konuştuklarını paylaşan Fidan, bu konuda düşüncesi net olan Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın, hapishaneleri kontrol altına alacak vizyonu ve kabiliyeti bulunduğunu söyledi.

Fidan, "Gerekirse Suriye devleti kendi milli bütünlüğünü sağlamak için topraklarını bu adamların işgalinde kurtaracaklar. Çeşitli ülkelerden gelmiş bütün PKK'lıları geldikleri yerlere ya geri gönderecekler, ya imha edecekler." diye konuştu.

Terör örgütü PKK ve kadrolarında görev yapan İran'dan, Irak'tan, Türkiye'den ve Avrupa'nın çeşitli kentlerinden gelmiş birçok terörist bulunduğuna ve bunların def edilmesi gerektiğini söyleyen Fidan, "Bunun ilk başta belli bir uzlaşma ve konuşma yoluyla halledilmesi konusunda bir irade görüyoruz. Bizim için de olması gereken... İnşallah bu şekilde olur." dedi.

Fidan, Suriye yönetiminin yeni dönemde uzlaşma yoluyla terör örgütünün "korsan rejimini" sürdürmesini istemediğini ve terör örgütünün başka ülkelerden destek isteyerek otonomi ve federasyon talep etmesini kabul etmeyeceğini aktardı.

Bakan Fidan, Suriye yönetiminin bu konuda net bir pozisyonda olmasından memnun olduklarını vurguladı.

DEAŞ ile mücadele

Fidan, Suriye'nin kuzeydoğusunda terör örgütü PKK/YPG'nin işgalindeki bölgede bulunan Hol kampında tutulan DEAŞ'lı teröristler ve ailelerinin örgüt tarafından propaganda amaçlı kullanılması konusuna da değindi.

"Türkiye'nin, DEAŞ'lıların bulunduğu Hol kampının güvenliğini sağlama konusunda rol almaya hazır olduğunu paylaşmıştınız. Bu önerinin detaylarını bizimle paylaşabilir misiniz? Şam yönetimi ve Batılı muhataplarınızdan bu öneriyle ilgili ne tür sinyaller aldınız? Türkiye-Irak-Suriye-Ürdün arasında DEAŞ ile mücadele konusunda ortak mekanizmaya dönüşecek bir iş birliği geliştirilebilir mi?" sorusuna Fidan, Suriye'deki yeni yönetimin ülkedeki egemenliği sağlama adına bu kampların vaziyet etme konusunda irade ortaya koyduğunu aktardı.

Fidan, terör örgütü PKK/YPG meselesinin DEAŞ ile mücadele olarak görmenin yanlış olduğunu belirterek, bazı ABD'li bürokratların kendi sistemlerine bunu böyle "pazarladığını" söyledi.

Irak, Suriye ve Ürdün'deki temaslarına işaret eden Fidan, DEAŞ'la mücadelede bölgesel inisiyatif alarak Türkiye, Irak, Suriye ve Ürdün arasında ortak mekanizma kurulmasını hedefleyen adımlar atacaklarını açıkladı.

Fidan, bu konuda Dışişleri, Savunma, İstihbarat gibi alanlarda 3+3 formatlarla görüşüleceğini bildirerek, söz konusu 4 ülkenin DEAŞ ile mücadele konusunda atılabilecek adımları ele alacağını belirtti.

Bu bölgesel inisiyatifin "çok önemli olduğunu" vurgulayan Fidan, bütün amacın ortak bir mekanizma kurulması olduğu değerlendirmesini yaptı.

"Bölgenin sorunlarına bir bölgesel sahiplenme anlayışıyla bir bölgesel çözüm getirme anlayışıyla biz yaklaşıyoruz. Bütün konularımız dış politika uygulamalarımız hep bu şekilde. Mekanizma kurarak sahici sorunlara sahici çözümler getirerek gitme konusunda bir irademiz var." diyen Fidan, hegomon bir gücün sorunları çözmek için geldiği zaman hem maliyetle geldiği hem de gittiği zaman arkadaki resimin daha kötü olduğunun altını çizdi.

Fidan, "Bu noktada Türkiye'nin sahici çabaları ve duruşu bence şu anda kabul görüyor. İnşallah bu noktada atacağımız adımla biz DEAŞ meselesindeki gerçek mücadele nasıl olur onu göstereceğiz." diye konuştu.

Bölgesel inisiyatifin güçlenmesiyle DEAŞ'a karşı kurulan uluslararası koalisyonun bölgede bulunmaya devam edip etmeyeceğine ilişkin Fidan,"Uluslararası koalisyon burada kendisi ‘artık bana bölgede iş kalmadı’ derse buna bakıp, o kendi bileceği bir iş çünkü her türlü koalisyon ve hareketlilik belli bir bütçe ve insan gücü masrafı gerektiriyor. Şimdi bundan da kurtulmuş olacaklar. Biz kendi bölgemizde sorunları kendimiz çözmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.

"Irak, terör örgütü PKK gerçeğini gördü"

Türkiye ile Irak arasında güvenlik alanında yürütülen iş birliği ve terör örgütü PKK'yla mücadelede konusunda Fidan, "Biz yürüttüğümüz diplomasiyle aslında hem kendi kanallarımızda hem diğer kanallarda onlarla bu noktada bir farkındalık oluşması konusunda mesafe aldığımızı düşünüyorum. Bunun gereği olarak işte bir güvenlik mekanizması kuruldu, PKK yasaklı örgüt ilan edildi, belli konularda artık rahatça davranmasına izin verilmiyor." dedi.

Hala atılması gereken adımlar bulunduğuna işaret eden Fidan, "Özellikle Sincar başta olmak üzere daha doğrusu 'tartışmalı bölgelerde' veya Irak'ın merkezi hükümetinin anayasal olarak kendi kontrolü altında olan bölgelerdeki başta PKK faaliyetlerini sonlandırmak üzere atılması gereken adımlar var." diye konuştu.

Fidan, Irak'taki Sincar bölgesinin hem hükümet birlikleri hem de Haşdi Şabi tarafından çevrelendiğini, terör örgütü PKK'nın belli bir noktaya hapsedildiğini ve temenninin PKK'nın o bölgeden tamamen elimine edilmesi olduğunu söyledi.

Terör örgütü PKK'nın kendisini Türkiye aleyhtarlığı üzerinden kamuoyuna pazarladığını ifade eden Fidan, örgütün, asıl zararı verdiği ülkelerin Irak ve Suriye gibi başka ülkeler olduğunu aktardı.

Fidan, sözlerine şöyle devam etti:

"Irak Başbakanı Sayın (Muhammed Şiya) Sudani de şunu çok iyi anlıyor aslında Irak'ın artık olağanüstü dönemlerden, çatışmanın olduğu dönemlerden, kontrolsüz silahlı grupların olduğu bir ülke görünümünden kurtulması gerekiyor. Bunun olduğu bir ülkede siz yatırım getiremezsiniz, alt yapı, üst yapı yatırımları yapamazsınız. Sayın Sudani gerçekten ülkesine hizmet etmek isteyen, ülkesinin kronik altyapı sorunlarını çözmek isteyen bir siyasi lider."

Irak'ın içinde bulunduğu denklemlerin belli hassasiyetleri olduğunu ve bunları uygun şekilde yönettiklerini kaydeden Fidan, Irak'ın, iç savaş ve işgalden kaynaklı sorunları ve yaralarını sarıp bir an önce yoluna devam etmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Bakan Fidan, "Şimdi bu çerçeveyi ortaya koyduğunuz zaman ben Türkiye'nin ortaya koyduğu terörle mücadelenin ana fikri ve amacının daha iyi anlaşıldığını düşünüyorum. Bu noktada hareket ediyoruz Iraklılarla." dedi.

"(CAATSA) Bu türden bir yaptırım müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan bir durum"

ABD'deki yeni yönetimle Türkiye arasındaki ilişkiler ve ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası'nın (CAATSA) yaptırımlarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Fidan, her yönetimle yeni bir sayfa açıldığını ancak durumun ilerleyen süreçte görüleceğine işaret etti.

Fidan, bir önceki yönetimle özellikle son 1,5 yılda çok yoğun bir diplomasi trafiği yaşandığını ve stratejik ortaklık mekanizmasının tekrar çalıştırılmaya başlandığını belirtti.

Bu görüşmelerde belli konularda mesafe alındığını dile getiren Fidan, CAATSA ile ilgili ne yapılabileceği konusunun da gündeme geldiğini söyledi.

Fidan, "Bizim CAATSA ile ilgili görüşlerimiz belli, müttefiklik ilişkisine yakışmayan bir tutum. Bu türden bir yaptırıma Türkiye'nin Amerika'da geçmiş bir yasayla tabi tutulması müttefiklik ilişkisine yakışmıyor. Her şeyden önce bunun ortadan kalkması gerekiyor. İki NATO üyesi ülkesinin birbirine bu türden bir yaptırım uygulaması müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan bir durum." ifadesini kullandı.

Konuya ilişkin ABD tarafıyla henüz çalışmalara başlanmadığını aktaran Fidan, ABD'de Senato, Temsilciler Meclisi ve diğer ilgili devlet kurumlarının yeni onay almaya başladığını, dolayısıyla önümüzdeki günlerde söz konusu çalışmalara başlayacaklarını kaydetti.

Fidan, dünya genelinde ABD'yle ikili düzeyde temasların marttan itibaren başlamasının beklendiğini ifade etti.

ABD ile yüz yüze temas hazırlıkları yapılıyor

Trump yönetiminin dünyada etki uyandıran açıklamaları ve Türkiye'ye yönelik pozitif görülen ifadeleri konusundaki görüşleri sorulan Fidan, "Evet, dünyayı çok şaşırtan çıkışlar var onu da yakından takip ediyoruz. Şimdi büyük çalkantılara sebep olan bazı kararlar var beyanatlar var. Yani bütün bu büyük resmin içerisinde Türkiye ile olan ilişkilerin oturacağı yer, ona göre nasıl götüreceğiz, onu yakından takip ediyoruz." dedi.

Fidan, ABD ile ilk yüz yüze temasların ne zaman olacağına ilişkin soruya ise "Hazırlıklarımızı yapıyoruz, Cumhurbaşkanımızın (Recep Tayyip Erdoğan) bu konuda da bir vizyonu var. Bütün bakanlıklar hazırlıklarını yapıyorlar, biz Dışişleri olarak bu hazırlıkları toplayıp bir dosyaya dönüştürüyoruz." diye konuştu.

ABD ile görüşülecek birçok konu başlığı olduğunu belirten Fidan, "Yeni dönemde Amerika'yla bizim birçok alanda ilişkimizi nasıl ilerletebiliriz, ticaret, teknoloji, savunma sanayi başta olmak üzere turizm gibi birçok bölgesel konular var. Ticareti ve savunma sanayinin birçok alt başlığı var. Onları nasıl ilerletebiliriz onu konuşacağız yeni yönetimle. Yeni yönetim de dosyalarını yeni devralıyor. Adı üstünde yeni yönetim." değerlendirmesini yaptı.

"Şu anda bir sessizlik var"

Fidan, Gazze'deki ateşkesin uygulanması hakkında, "Şu anda bir sessizlik var. Nadiren de olsa ölümle sonuçlanan saldırılar oluyor İsrail tarafından. Ama şimdilik, şartlara riayet ediliyor gibi gözüküyor. Ama insani yardımların geçişi, çadırların geçişi, iş makinaların geçişi, halkın orada daimi olarak yaşamasını sağlayacak, hayatını yeniden kurmasını sağlayacak, nitelikli insani yardım malzemelerinin transferinde bir takım sorunlar var." ifadelerini kullandı.

Bu sorunların aşılması için diğer bölge ülkeleriyle çalışıldığına değinen Fidan, şunları kaydetti:

"Bu aşamada tekrar ne yapılabilir ona bakacağız. Ama bizim endişemiz şu, dün kamuoyuyla da paylaştım. (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu'nun, rehineleri aldıktan sonra, Gazze'de tekrar savaşı başlatması yönünde bir gelişme olabilir. Burada, garantör olan ülkelerin ne türden bir tavır koyma ve yaptırım durumları olabilecek ona bakmak lazım." dedi.

Fidan, ateşkese garantör olan ülkelerin içinde İsrail'e baskı yapabilecek tek ülkenin ABD olduğunu vurgulayarak, yeni yönetimin bu noktaya nasıl yaklaşacağının görüşüldüğünü ifade etti.

Gazze'nin boşaltılması

Gazze'nin boşaltılması ve Filistinlilerin yerlerinden edilmesine ilişkin soruya, "Bu kabul edilemez bir konu." diyen Fidan, bölge ülkelerinin de aynı reaksiyonu gösterdiğini belirtti.

Fidan, Filistin meselesinin, Filistinlilerin ait olduğu topraklardan sürgün edilip, yerine İsraillilerin getirilmesiyle başladığını hatırlatarak, "Bu bir noktaya geldi, 1967'deki sınırlara dayalı, iki devletli çözümde uluslararası toplum, başta İslam dünyası olmak üzere bir konsensüs gösterdi. Birkaç tane ülkede, İsrail'i tamamıyle tanımama konusunda bir eğilimi var ama genel trend, 67 sınırlarına dayalı, başkenti doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması, egemenliği tamamıyla mümkün olan bir devletin kurulmasıyla bu sorunun büyük oranda çözüleceğine yönelik." diye konuştu.

Fidan, bu genel kabulün İsrail tarafında bulunmadığını, İsrail'in en büyük destekçisi ABD'de de irade olarak bulunmadığını, ancak söylem olarak bugüne kadar var olduğunu vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın bugüne kadar bazı taahhütleri dile getirmekten çekindiğini kaydetti.

Fidan, Trump'ın iki devletli çözüme ilişkin taahhüt ortaya koyduğunun da görülmediğini vurgulayarak, "Gazze ile ilgili tehcir meselesi hiçbir şekilde ne bölgenin ne de bizim kabul edeceğimiz bir durum değil. Bunu düşünmek bile aslında, kötü. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış." dedi.

Bakan Fidan, ABD'nin, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi gibi bir gündemi olduğunun anımsatılması ve Türkiye'nin yaklaşımının sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:

"Biz bu konuda son derece şeffaf ve netiz. O da şu; niye biz ilişkilerimizi bozuyoruz? Filistinliler öldürüldüğü için, soykırım olduğu için. Ticareti keserken de ne dedik? Ateşkes olup, insani yardımlar gidene kadar biz buna devam edeceğiz. Filistinlilerin öldürülmesi durursa, şartların iyileştirilmesine yönelik tedbirler geliştirilirse, Türkiye'de buna paralel olarak kararları yeniden gözden geçirir. Burada duruşumuz net. Biz tavır koyarken bir amaca matuf olarak bu tavrı koyduk. Bizim bir tepkimizdi bu. Çünkü senin yaptığın soykırıma biz elimizden gelen yöntemlerle karşı duruyoruz."

Bu tavrın uluslararası toplumda birçok şeyi tetiklediğini vurgulayan Fidan, söz konusu şartlarda olumlu yönde bir adım atılırsa Türkiye'nin de yeni olumlu bir adım atabileceğine dikkati çekti.

"Gazze halkını denklem dışı bırakmaya çalışan bütün inisiyatiflere karşıyız"

Fidan, Gazze'nin yeniden imarı ve yönetimi konusunda Hamas'ın devre dışı bırakılmasına yönelik çabalar ve Türkiye'nin Gazze'nin yönetimi konusundaki yaklaşımına ilişkin, şunları kaydetti:

"Gazze halkını denklem dışı bırakmaya çalışan, ister yerleşim açısından ister yönetim açısından, bütün inisiyatiflere karşıyız. Şundan dolayı karşıyız tarafgirlik açısından değil, işin doğasına ters. Gazze'deki temel sorun ne? Bir çatışmadan dolayı insanların soykırıma tabi tutuluyor olması, 1,8 milyon insanın da ölümle pençeleşmesi. Hal böyleyken siz çatışmayı durdurmayacak, daha çok çatışmayı gündeme getirecek yeni teklifleri niye getirirsiniz? Kendi güvenlik endişelerinizi merkeze alıp başkasının güvenliğini hiçe sayan bir yaklaşım olmaz."

Hem İsrail'in hem Filistinlilerin güvenlik endişesini dikkate alan çözümlerin geliştirilmesi gerektiğini aktaran Fidan, "Tek taraflı dayatmalarla atılan bütün adımlar ileriye yönelik tekrar çatışma alanlarını açık bırakıyor. Bizim çatışmaların yaygınlaşmasını önleme konusundaki çabamız, tavrımız da hep de bu nedenden dolayı. Fakat burada şunu görüyoruz, gerçekten giderek, üzülerek dünyanın bir 'orman kanununa' doğru ilerlediğini görüyoruz. Kimsenin diğer tarafın neye ihtiyacı olduğunu düşünmeden 'ben yapıyorum çünkü güçlüyüm' felsefesini pratikte uygulamaya koyduğunu görüyorsunuz. Bu tabii kabul edilebilir bir şey değil." diye konuştu.

Fidan, birinci dereceden etki altında bulunan ve İsrail ile Filistin'le sınırı olan Mısır ve Ürdün’ün önemli iki kilit ülke olduğunu vurgulayarak, bu ülkelerle temaslarını sürdürdüklerini, her türlü diplomatik desteği verdiklerini ve her zaman yanlarında olduklarını ifade etti.

"Batı Şeria ile Hamas arasında belli odaklar ulusal birliği istemiyor"

Fidan, diğer taraftan Filistinliler arası birlikteliğin sağlanmasının önemine dikkati çekerek, "Batı Şeria ile Gazze'deki Hamas arasında bir uzlaşmanın olması, Filistinli grupların bir araya gelip kendi sorunlarını kendilerinin çözebiliyor olması lazım. Ama maalesef orada da yıllardır gördüğümüz güç mücadelesinden dolayı belli odakların ulusal birliği istemediğini görüyoruz. Dışarıdan yapılan bazı dayatmaların Batı Şeria'daki yönetim nezdinde de işe yaradığını düşünüyoruz. 'Hamas'la siz ortak hükümet kurarsanız sizi şundan mahrum ederiz, şunu vermeyiz, bu olmaz, böyle olmaz' gibi birtakım konular var." ifadelerini kullandı.

Halkın bütün renklerini temsil eden Filistin partilerinin ortak bir çatı altında toplanıp meselelerini bir uzlaşmayla çözmesinin onlara destek veren Türkiye gibi ülkelerin de işini daha da kolay hale getirebileceğine işaret eden Fidan, burada da bir eksiklik bulunduğunu ve bunun da ayrı bir tartışma konusu olduğunu dile getirdi.

Fidan, bu eksikliği gidermek için belli bölge ülkelerinin ve Cezayir gibi bölge dışı ülkelerin Hamas ile El-Fetih'i uzlaştırmak için çok ciddi çabaları olduğunu hatırlatarak, bunun çok katmanlı bir durum olduğunu söyledi.

Gruplar arasındaki siyasal ihtilafların iç siyasetin bir yansıması veya tezahürü olduğunu ve bunun her yerde olabileceğini kaydeden Fidan, "Diğer taraftan Filistinlilere yönelik soykırımı, tehciri, izolasyonu devam ettirecek her türlü tedbire bizim karşı olmamız gerekiyor. Bu noktada yılmazdan, usanmadan çalışacağız." dedi.

"AB kurumları Türkiye ile iş birliğinin ilerletilmesine önem veriyor"

Fidan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in tekrar seçilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede, tarafların mevcut sorunları çözme konusunda bir irade ortaya koyma çabası gösterdiğini söyledi.

Erdoğan'ın sorunları çözmeye odaklandığını belirten Fidan, von der Leyen'in de Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesi konusunda genel söylemi olduğunu aktardı.

Fidan, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas'ı Türkiye'de ağırladığını anımsatarak, AB kurumlarının Türkiye ile iş birliğinin ilerletilmesine önem verdiğini aktardı.

AB yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde sorunların tanımında ve çözümünde hemfikir olunduğunu gördüklerini paylaşan Fidan, AB'de karar alma mekanizmalarının oydaşmaya dayandığına ve bunun sorun oluşturduğuna dikkati çekti.

Fidan, AB üyesi bazı ülkelerin Türkiye konusunda engellemeleri olduğuna işaret ederek, "AB'de bunu aşacak bir mekanizma yok. Eskiden bu şöyle aşılırdı, AB'nin birkaç tane büyük ülkesi bunu kendisine mesele edinirdi, öbür ülkelere ikna yoluna giderdi. Ama şimdi bakıyoruz, bu konuda bir çaba yok. Diğer ülkelerde de bir farkındalık yok. Aslında AB'nin içindeki bölünmüşlük de çok fazla." dedi.

AB'deki merkez ülkelerin iç siyaset meselesi yaptıkları bir konu olan Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda bir görüş değişikliği görmedikleri dile getiren Fidan, AB kurumlarının Gümrük Birliğinin güncellenmesi, vize serbestisi ve yatırım gibi birçok konuda istekli olduğunu fakat bazı ülkelerin bunu engellediğini söyledi.

"Karşı taraf negatif adımla yaklaşıyorsa, belli tedbirleri hayata geçirmeliyiz"

Fidan, Türkiye'nin AB ile ilişkilerde hiçbir zaman sorun çıkaran taraf olmadığını, problem çözme tekniğiyle yaklaştığını vurgulayarak, "Ama karşı taraf negatif adımla yaklaşıyorsa, bizim de belli tedbirleri hayata geçirmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.

Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye yaklaşımında çok ciddi değişiklik olurken Avrupa Birliği düzeyine bunun yansımadığını belirten Fidan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gibi AB üyelerinin gündemi ele geçirerek ilerlemenin önüne geçebildiğini anlattı.

Fidan, AB reform paketinde en fazla tartışılan konunun karar alma mekanizmasının gözden geçirilmesi olduğunu belirterek, "27 ülkenin sürekli oydaşmasını esas alan bir yürütme tekniğiyle bir yere varılması mümkün olmuyor. Dolayısıyla uluslararası krizler karşısında dayanıklı olmayan, yeterli esnekliği gösteremeyen bir AB ile karşı karşıyasınız ve AB'nin uluslararası duruşu giderek geriliyor." ifadelerini kullandı.

İkinci Trump döneminde ABD-AB ilişkileri

ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin "AB'nin savunma ile siyaset yetersizliğinden çıkan cari açığın bedelini ödemek ve AB'yi sırtında taşımak istemediğine" işaret eden Fidan, "Biz bu sistemik değişikliği çok önceden görmüştük ve anlatmıştık onlara (AB'ye). Türkiye'nin üyeliğini engellerseniz, İngiltere de çıkar; daha sonra küçülürsünüz, uluslararası krizlere karşı dayanıklı olamazsınız demiştik." ifadelerini kullandı.

Fidan, bu zamana kadar ABD'nin AB'yi kuşatıcı şekilde desteklediğine dikkati çekerek, bu ilişki dinamiğinin yeniden tanımlanmasıyla Avrupa'nın alışkın olmadığı ve beklemediği bir belirsizlik karşı karşıya kaldığını dile getirdi.

AB'nin, Türkiye ve Türkiye gibi diğer aktörlerin önemini anlaması gerektiğinin altını çizen Fidan, bu tartışmanın yapıldığı sağlıklı bir zemin bulunmadığını kaydetti.

Fidan, AB'nin ABD ile eski ilişki dinamiğine dönme arayışına gireceği öngörüsünde bulundu.

Rusya-Ukrayna Savaşı

Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşı ve barış ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

ABD yönetiminin şu anda konuyla ilgili veri toplamakta olduğunu belirten Fidan, Trump'ın göreve başlamadan önce "Ben bunu hemen bitirebilirim" diye beyanatlarının olduğunu ama şimdi bunu revize ettiklerini aktardı.

Fidan, şöyle devam etti:

"Benim anladığım sağlıklı veriye dayalı bir hamle yaptıralım ki Trump'a yani ne o uluslararası toplum nezdinde kredi kaybetsin ne de problem daha da bir kilitlenme durumuna gitsin. Şimdi burada önümüzdeki belki yakın dönemde bir girişimin başlayabileceğini öngörebiliriz.

Burada Sayın Trump'la Sayın (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir) Putin'in bir araya gelip bir görüşme yapması ama o görüşme olmadan önce tabi geri planda birçok mesajın gelip gitmesi ve belli ilkelerde çok genel mutabakatların da sağlanmış olması gerekiyor. Bu olmadan liderleri buluşturduğunuz zaman o toplantıdan bir şey çıkmaz. Liderler bir araya geldiği zaman belli bir şeyi dünya kamuoyuna verebilecek durumda olmalı. Genelde bu konular bu şekilde yönetiliyor. Şimdi daha o aşaması bile halihazırda başlamamış durumda.

Dün Ukrayna'dan sorumlu temsilci resmi olarak daha yeni atandı. Önümüzde bir süreç var. Ben yaza kadar öyle bir hani genel takvimlendirmede bulunalım, yaza kadar bir öyle veya böyle olayın netleşeceğini düşünüyorum. Hazirana kadar bir netleşme sağlanır."

"Türk-Yunan sorunlarının diyalog yoluyla çözülmesi önemli"

Türk-Yunan ilişkilerinin mevcut durumuna ilişkin soruya yanıt veren Fidan, "Durduğumuz yerde duruyoruz. Cumhurbaşkanımızın iradesi orada, aynı. Diyalog yoluyla Türk-Yunan sorunlarının çözülmesi önemli. Çünkü bizden önceki nesillerden devraldığımız bir sorunlar kümesi var. Her iki taraf içinde tartışmalı konular var." ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan, bu konuların müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesinin önemine işaret ederek, "Bunu yaparken de kışkırtıcı ve provoke edici adımlardan kaçınılması da önemli." dedi.

Yunan iç siyasetinde Türkiye meselesinin zaman zaman bazı siyasiler için "hızlı kredi kazanma alanı" olduğunu kaydeden Fidan, "Türkiye'nin ortaya koyduğu gerçekten sorumlu ve olgun davranış, bir noktadan sonra karşı tarafta da bu türden iç politik amaçlara hizmet eden provokasyonları anlamsız hale getirebiliyor." değerlendirmesini yaptı.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'de bir araya gelecek

Fidan, "Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis'le Sayın Cumhurbaşkanımızın nisan ayında bir araya gelecek. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplanacak Türkiye'de. Bu görüşmeyi yapacağız." ifadelerini kullandı.

Geçen hafta Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis ile Doha'da görüştüğünü kaydeden Fidan, bu görüşmede nisanda yapılacak toplantının hazırlığını yaptıklarını ve atılacak adımların üzerinden geçtiklerini belirtti.

Bakan Fidan, Türkiye ve Yunanistan'ın "sorunların müzakere yoluyla çözülmesi konusunda emek harcanması ve sahici irade konulması konusunda hemfikir" olduğunu belirterek, bu konuda dışişleri bakanlarına verilmiş görevler olduğunu ve bu konuda çalışmaya devam ettiklerini vurguladı.

Konuyla ilgili cumhurbaşkanlarını da düzenli aralıklarla bilgilendirdiklerini ve talimatlarını aldıklarını ifade eden Fidan, "Ama ifade ettiğim gibi Yunanistan'daki iç politik sistem biraz daha bize nazaran çok daha farklı hassasiyet arz edebiliyor." dedi.

Türk Dünyası fikir birliği

Bir soru üzerine, Türk Devletleri Teşkilatı'nın (TDT) üyelerinin arasında savunma sanayi alanında da başlamış bir iş birliğinin olduğunu ifade eden Fidan, “Savunma sanayi iş birliği güzel giden bir alan. Burada özellikle Türk Cumhuriyetleri Türkiye'nin geliştirdiği savunma yeteneklerinin farkındalar. Bundan istifade ediyorlar.” dedi.

Fidan, ikili düzeyde farklı bakanlıklar arasında temasların ve iş birliklerinin de sürdüğünü kaydederek, Milli Savunma Bakanlığının yürüttüğü nitelikli iş birliklerinin olduğunu vurguladı.

Türk Dünyası birliği fikrini pratiğe dönüştürüp modern zamanlarda bunun temelini oluşturan alanlarda somut adımlar atılması için çaba gösterildiğine işaret eden Fidan, "Ortak lojistik koridorlar, gümrük geçişlerinin iyileştirilmesi, eğitim uyumlaştırmasının sağlanması gibi çok fazla konu var.” ifadesini kullandı.

TDT Genel Sekreterliğinin bu konuda giderek daha da fazla kurumsallaştığını aktaran Fidan, TDT’nin kurumsallaşmasının önemli olduğunu bu nedenle de kaynak ayırıldığı ve imkan sağlandığını vurguladı.

Bakan Fidan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim dış politikamızın en önemli özelliği bir vizyonumuz var ama o vizyonu hayata geçirecek bir profesyonellik, bir sistem kuruculuk da var. Onu bizim paydaşlarımızla paylaşarak yolumuza devam ediyoruz."

Bulundukları coğrafyadan dolayı her ülkenin güvenlik ihtiyacının farklılaşabileceğine dikkati çeken Fidan, bazı ülkelerin terörle mücadeleye yönelik ihtiyaçlarının öncelikli olabileceğini, bazısının da sınır güvenliğine yönelik ihtiyacı olabileceğini ifade etti.

Fidan, "Orada daha farklı yeteneklere ihtiyacı olabiliyor. O konuda görüşmelerimiz gerek İstihbarat Teşkilatımızın gerek Savunma Bakanlığımızın devam ediyor. Yani bu konuda çizilen bir politik çerçeve de var. Cumhurbaşkanımız o konuda çok hassas. Ne zaman kardeşlerimizin bizden bir şeye ihtiyacı olduğu zaman o konuda bir sıkıntı yok." dedi.

"Bu virüsü inşallah ortadan kaldıracağız. O konuda da sona doğru yaklaşıyoruz"

Türk dış politikasının gelecek dönemde ana gündemlerinde nelerin olacağı sorusuna yanıt veren Fidan, "Biz giderek, daha kurumsallaştırarak dış ilişkilerimize, yolumuza devam ediyoruz. Orada bölgemize bilinçli bir şekilde, retorik olarak değil, eylemlerimizle, uygulamalarımızla barışı getirecek, refahı getirecek, kalkınmayı getirecek, düzeni getirecek adımları atmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Fidan, Türkiye'nin kendi başarı hikayesine ilişkin anlatılacak çok konu olduğunu belirterek, bunu dış politikada yansıtmaya devam edeceklerini söyledi.

"Bölgesel sorunlara, bölgesel sahiplenme" anlayışını yürütmeye devam edeceklerini vurgulayan Fidan, Afrika, Güney Amerika ve Asya Pasifik gibi yeni alanlarda çok güzel çalışmaların ve iş birliklerinin olduğunu hatırlattı.

Fidan, tarihte ulaşamadıkları yerlere gittiklerini ve çok güzel ilişkiler geliştirdiklerini dikkati çekerek, "Bu, ekonomimize, uluslararası ilişkilere çok yansıyan konular. Bunlara çalışmaya devam edeceğiz. Kronik sorunlarımızın ortadan kaldırılması için, hiçbir zaman için dikkatimizi eksiltmiyoruz. Terörle mücadele bize miras yani terör bu topraklara yayılmış bir virüs. Bu virüsü inşallah ortadan kaldıracağız. O konuda da sona doğru yaklaşıyoruz." diye konuştu.

Ekonomiyi, refahı ve kalkınmayı önceleyen bir dış politika anlayışlarının olduğunun altını çizen Fidan, özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile çok fazla bir araya geldiklerini, dış politikada finansman ve dış ticaret konularında katkılarının ne olabilecekleri konusunda birlikte çalışma ve koordinasyon içinde olduklarını söyledi.

Bakan Fidan, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile de yürüttükleri çok ciddi istişare mekanizmaları olduğunu belirterek, "Dış politikayı ülkemizin ihtiyacı olan her bir konunun çözümünde ve ilerletilmesinde sistemli bir şekilde kullanma konusunda yoğun bir çalışmamız var." dedi.

"Türk dış politikası ve pratiği büyük bir derinlik ve hız kazanmış durumda"

Dışişleri Bakanlığını da tekrar buna göre yapılandırdıklarını kaydeden Fidan, böylece çok daha işlevsel olduğunu ifade etti.

Fidan, amaçlarının "aynı anda çok fazla krizi yönetebilmek ve çok fazla faydanın peşinden gidebilmek" olduğunu belirterek, "Yoksa bir yere kilitlendiğiniz zaman bütün ülke kilitleniyorsa, diğer konuları, coğrafyaları unutuyorsanız o ağır bir zaman kaybı oluyor. Her şeyi telafi edebiliyorsunuz da kayıp zamanı telafi edemiyorsunuz. Türk dış politikası ve pratiği gerçekten büyük bir derinlik ve hız kazanmış durumda." değerlendirmesini yaptı.

YSM HABER MERKEZİ

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.