İSTANBUL (YSM) (AA) - Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğtimi ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Cantürk Taşçı, alerjik rinitin erken tespiti ve tedavisiyle astım görülme riskinin azaltılabileceğini belirterek, "Alerjik rinit tanısında şikayetlerle, deri testlerinin de değerlendirilmesi önem arz etmekte olup, astım bulguları da eklenen hastalarda solunum fonksiyon testleriyle tanı kesinleştirilmekte ve etkin bir tedavi verilebilmektedir." dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Cantürk Taşçı, bahar aylarının başladığı bu günlerde, geçmeyen burunda akıntı, kaşıntı, gözlerde yaşarma ve kaşıntı, hapşırma gibi semptomların alerjik rinitin bulguları olabildiğini aktardı.
Taşçı, bu şikayetlerinin gribe bağlı olduğunu düşünen birçok kişi bulunduğunu, bu şikayetleri olanların bir kısmında nefes darlığı, hırıltılı ve hışıltılı solunum ile öksürüğün de görülebildiğini dile getirdi.
Alerjik rinitli hastaların yüzde 20-30'unda astım görülebildiğini, alerjik rinit ve astımın bir arada bulunmasına tek hava yolu hastalığı denildiğini aktaran Taşçı, alerjik rinitin, mevsimsel, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında ya da yıl boyu devam eden olmak üzere iki farklı şekilde görülebildiğini ifade etti.
Doç. Dr. Taşçı, mevsimsel alerjiden sıklıkla polen ve küf alerjenlerinin sorumlu olduğunu, yıl boyu devam eden şeklinde ise ev akarları, hamam böceği ve ev hayvanlarının başta geldiğini söyledi.
"Ağır astımlılarda reflüye özel şikayetler de sorgulanmalı"
Polen alerjilerinin yıl boyunca sürebildiğini, ocak-mart aylarında ağaç, nisan-mayıs aylarında çayır, mayıs-temmuz tahıl, eylül-ekim yabani ot polenlerinin görülebildiğini vurgulayan Taşçı, şunları kaydetti:
"Alerjik rinitin erken tespiti ve tedavisi ile astım görülme riski azaltılabilmektedir. Alerjik rinit tanısında şikayetler ile deri testlerinin de değerlendirilmesi önem arz etmekte olup, astım bulguları da eklenen hastalarda solunum fonksiyon testleriyle tanı kesinleştirilmekte ve etkin bir tedavi verilebilmektedir. Dünyada yaklaşık 300 milyon, ülkemizde ise 5 milyon kadar astımlı olduğu tahmin edilmektedir. Genetik mekanizmaların da astım oluşmasında rolü büyüktür. Bireysel ve çevresel risk faktörleri hastalığın oluşumunda etkilidir. Hastaların bir kısmında reflü de eşlik etmekte ve şikayetlerin şiddetini artırmaktadır. Ağır astımlı hastalarda reflüye özel şikayetler de sorgulanmalı ve uygun tedaviler yapılmalıdır."
Tedavide temel anlamda üç farklı tipte ilaç kullanıldığını, bunların sprey, kuru toz inhalerleri ve nebül ilaçlar olduğunu, ağır astımlı, yıl boyu devam eden alerji ile immunoglobulin değerleri belirli seviyede olan hastalara özel bazı tedavilerin de uygulanabildiğini aktaran Taşçı, astımda tedavinin amacının hastalığı kontrol altında tutmak olduğunu, uygun ve etkin dozda kullanılacak ilaçlarla, alınacak önlemlerle astım ve alerjik rinitle mücadelenin rahatlıkla yapılabildiğini sözlerine ekledi.
YSM HABER MERKEZİ