İSTANBUL-RAFET ALBAYRAK(YSM) - SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin hazırladığı ‘Türkiye Elektrik Sistemine Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının (YEK) Entegrasyonu’ raporu, düzenlenen çevrimiçi tanıtım etkinliğiyle açıklandı. Etkinlik kapsamında, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü’nün moderatörlüğünü üstlendiği ‘Türkiye Elektrik Sisteminde Daha Fazla Yenilenebilir Enerji’ paneli de gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman, Türkiye’nin, taraf olduğu Paris Anlaşması çerçevesinde, 2053’e kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmayı taahhüt ettiğini hatırlattı.
Elektrik sektörü öncülük etmeli Bunun Türkiye enerji ve iklim politikası için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Hakman, “Elektrik sektörü diğer sektörlerden daha önce karbonsuzlaşarak enerji dönüşümüne öncülük etmeli. Bunun için ekonomi genelinde sera gazı emisyon azaltımlarını etkinleştirecek ve enerji dönüşümünde yeni bir strateji oluşturmaya yönelik politika ve eylem planları hazırlamak gerekiyor. Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisi üretiminin artırılmasına paralel olarak kömür kullanımının önemli ölçüde azaltılması, planlananın dışında herhangi bir ilave şebeke yatırımı olmaksızın gerçekleştirilebilir.
SİSTEM MALİYETİ MEGAVAT-SAAT BAŞINA YAKLAŞIK 5,5 EURO AZALABİLİR
Çalışmada, fayda maliyet analiziyle senaryolar arasında kıyaslama yapıldı. Sistemin karbon maliyeti, Yük al/ yük at ve üretim kesinti maliyetleri, piyasa takas fiyatı, ortalama yatırım ve işletme & bakım maliyetleri gibi değişkenler dikkate alındı. ‘Mevcut Politikalar Senaryosu’na kıyasla, ‘Kömür Azaltım Senaryosu’nda ortalama sistem maliyeti megavat-saat başına yaklaşık 5,5 Euro daha fazla avantaj sağlıyor. Raporda ayrıca, mevcut 400 kV (kilovolt) şebeke yatırım planına vurgu yapılarak, bunun 2030'a kadar gerçekleştirilmesi halinde, yıllık yaklaşık 800 km yeni iletim hattı yatırımı gerektiği belirtiliyor. Söz konusu yatırım planı, İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı üzerinden, Anadolu ile Trakya bölgesini birbirine bağlayan yeni iletim koridorlarını içeriyor. Ayrıca, Türkiye’nin kuzeydoğusu ile merkezdeki şebeke arasındaki bağlantıları güçlendirecek önemli şebeke yatırımlarını kapsıyor. Yatırımlar, büyüyen ve değişen elektrik sisteminin temeli için kritik önem taşıyor. Sisteme daha fazla yenilenebilir enerji kaynağının entegre edilmesi durumunda, ‘Hızlandırılmış Yenilenebilir Enerji Senaryosu’ ve ‘Kömür Azaltım Senaryosu’nda olduğu gibi, ek olarak 154 kV şebeke yatırımına ihtiyaç duyulacak.
Şu an Türkiye’nin mevcut şebeke gelişim planı, enerji dönüşümü için sağlam bir temel oluşturuyor” diye konuştu.
Sistem güvenilirliği ve esnekliği
Raporun yazarları arasında yer alan, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy, elektrifikasyonun da etkisiyle hızla artan elektrik talebinin karşılanabilmesi için öncelikle elektrik arzı ve şebeke altyapısının sistem güvenilirliğini ve esnekliğini öne çıkaracak şekilde planlanması gerektiğini ifade etti. Aksoy, şunları söyledi: “Uygulanacak politikaların ve stratejilerin, yeni rüzgar ve güneş enerjisi santral konumlarının ya da devreden çıkacak termik santrallerin belirlenmesinde elektrik şebekesinin güvenilirliğine ve esnekliğine azami katkı sağlayacak bütüncül bir bakış açısıyla belirlenmesi kritik öneme sahip.”
Üç senaryo ile ele alındı
Değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının artan oranlarda elektrik sistemine dahil edilmesi durumunda iletim sistemindeki etkileri inceleyen raporda üç senaryo ele alındı. ‘Mevcut Politikalar Senaryosu’, 2030 yılına kadar mevcut politikaların ve uygulamaların devam edeceği öngörüsüyle oluşturuldu. Söz konusu senaryoya göre, 2030’da rüzgar ve güneşe dayalı kurulu güç kapasiteleri sırasıyla 17 gigavat (GW) ve 20 GW’a ulaşırken, doğal gaz kurulu güç kapasitesi ise yaklaşık 26 GW olarak kısmen sabit kalacak. Türkiye’de ilk kez inşa edilen Akkuyu nükleer güç santralinin 1.200 megavatlık (MW) dört ünitesinin tamamının devreye alınacağı kabul ediliyor.
Kömür santrallerinin sonu
Rapordaki senaryolardan bir diğeri olan ‘Kömür Azaltım Senaryosu’nda’ ise Türkiye’de kömüre dayalı elektrik üretim kapasitesinin büyük bir bölümünün devre dışı kalması ve bu azalan arz miktarının yenilenebilir enerji kaynakları tarafından sağlanması halinde, rüzgar ve güneş enerjisi kurulu güç kapasitelerinin en yüksek seviyelere çıkabildiği durum analiz ediliyor. Senaryoda halihazırdaki 20 GW kömür kurulu güç kapasitesinin 5 GW’a düşeceği ve bu açığın, rüzgar (33 GW), güneş (41 GW), hidroelektrik (32 GW), biyokütle (5 GW), jeotermal (4 GW) ve diğer enerji kaynakları tarafından kapatılabileceği öngörülüyor. Bu durumda, son birkaç yılda yüzde 36 ila yüzde 42 bandında gerçekleşen yenilenebilir enerji üretim payı, 2030’da yüzde 70 oranlarına, kabul edilebilen sistem etkileriyle ulaşabilecek.
Karbonsuzlaşmaya katkı sağlayacak
Bu senaryonun hayata geçmesi için, 1 GW’lık pompaj depolamalı hidroelektrik santral, 600 MW batarya enerji depolama, talep tarafı katılımı, devreye girecek ve çıkacak santrallerin sistem odaklı yaklaşımla konumlandırılması, komşu ülkelerle elektrik iletim bağlantı kapasitelerinin kullanılması, mevcut esnek santrallerin sistemde tutulması gibi sisteme esneklik sağlayacak birçok seçenek değerlendiriliyor.
Raporun son senaryosu ‘Hızlandırılmış Yenilenebilir Enerji Senaryosu’nda ve ‘Kömür Azaltım Senaryosu’nda, enerji verimliliği potansiyellerinin kullanılmasıyla ‘Mevcut Politikalar Senaryosu’na kıyasla, 2030 yılında elektrik tüketiminin 40 TWh azaltılabileceği vurgulanıyor. Böylelikle maliyetli fosil yakıt ihtiyacı azaltılırken elektrik sisteminin karbonsuzlaşmasına katkı sağlanabilecek.
Mevcut şebeke yatırım planı ve bu çalışmada ele alınan esneklik çözümleri dikkate alındığında, 2030 yılında 33 GW’lık rüzgar enerjisi ve 41 GW’lık güneş enerjisi santrali Türkiye elektrik şebekesine entegre edilerek, esneklik seçenekleri ve diğer üretim teknolojileri yardımıyla kömür santrallerinin üretim payları yaklaşık yüzde 5’e düşebilir.
YSM HABER MERKEZİ
Güncelleme Tarihi: 30 Nisan 2022, 18:13