Beş yılda bir tekrarlanan mahalli idareler seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak ve yeni belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri ile köy ve mahalle muhtarları seçilecek. Önceki yerel seçim kampanyalarında pek sıklıkla rastlamadığımız tarımsal, kentsel dönüşüm, ulaşım, teknoloji gibi birçok projenin öne çıktığını bu seçim propagandalarında görebiliyoruz.
Hayatın temel dinamiği ve hepimizin farklı yollarının olmasını sağlayan şey de tam olarak bu seçimlerdir. Bir ülke, bir şirket, bir insan birçok alternatif yol arasından gitmek istediği istikameti tercih eder ve diğer istikametlerin imkanlarından, fırsatlarından da vazgeçmiş olur.
5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, yerel yönetimlere, birçok konularda önemli görev, yetki ve sorumluluklar veriyor. Ama seçilmiş ve başkan olacak adayların büyük bir çoğunluğunun belediyecik adına bildikleri bir konu olduğu kanaatinde değilim. Çünkü, rant büyük ve herkesin hedefi bu rantı elde etmek.
Ülkece hep zor gündemlerden geçiyoruz. Şöyle bir oh deyip rahatladığımız dönemlerimiz pek yok. Doğrusu, sanırım artık bu dünya dediğimiz gezegenin hiçbir yerinde krizler çağında buna pek imkan da yok. Hal böyle olunca vazgeçmişlik içinde bulunduğumuz dönemde ise ana odaklarımızdan biri ise elbette yerel seçimler!
Belediyelerden yerel yönetimlerden ne istemeliyiz sorusunu pek sormadan çoğumuz zaten kime oy vereceğimizi biliyoruz. Hedeflerini vaatlerini dinlediğimizde sorduğumuz da pek söylenemez. Hangi partiye oy vereceğimiz malum. Peki bir belediye ne yapar?
İlk akla gelen cevaplar ulaşım hizmetleri sağlar, cenazede destek olur, muhakkak çöpleri toplar, hemen aklımıza da gelmeyen bazı hizmetler getirir, her yere belediye başkanının isminin her şeyin önüne geçtiği afişler asar, en önemlisi de seçim dönemi kocaman iletişim kampanyaları yapıp sokak sokak gezer.
Peki, sahiden 21. yüzyılda yeni ekonomide bir belediye ne yapar? Bir yerel yönetim ne yapmalı? Neyin peşinden koşmalı?
Yüzyılda artık yerel yönetimin temel hedefi: adil, onarıcı, ayrımcılıktan uzak, müşterek kamusal alanlarıyla herkesin var olabileceği beraber yaşamı tasarlamak; yani adil bir kent ve kent ekonomisinin peşinde koşmak!
Bugün ülkeler yeni ekonomik modellere geçmeli savını savunurken en zor olanı tahayyül etmeli, en temelinde şehirlerin yeni bir ekonomik zihniyete ve kent tasarımına geçişini konuşmalıyız.
Bir kent nasıl adil bir ekonomik modelin içine girebilir sorusunu her yeni günde yeni açılım ve eylem planlarıyla tepede tutmak; bu soruya her gün yeni cevaplar aramak zorundayız. Bugün artık bir kentte gördüklerimiz, bir kentin işleyişi ekonomin işleyişi demek!
Ve biz yeni bir ekonomiyi hayal etmezsek, kentler tamamen çevresel yıkımların arttıran, sınıfsallığı derinleştiren, yaşamı betona, insanı ranta ve sermayeye teslim etmiş alanlara dönüşecek.
Bir kenti tasarlamak belki de dünyanın en zor görevlerinden biri. Yoksulluktan iklim krizine, kentsel hareketlilikten erişilebilirliğe, kalkınmadan müşterek alanlara, kültürel çeşitlilikten atığa pek çok dikeyde uzmanlığı bütüncül bir şekilde konuşturmayı gerektiriyor.
Esnafı korurken küreselleşmek, doğayı korurken yapılaşmak, müşterekleri arttırırken ayrımcılığın önüne geçmek, her farklılığın kendini var edebileceği bir yaşam alanı kurmak.
Kabul edelim ki bu zor bir oyun.
İşte tam da bu noktada belediye seçimlerine giderken meseleyi yerelde de partimizi desteklemekten öte bir bakış açısıyla yapmak, taleplerimizi buna göre oluşturmak durumundayız.
Adayların nitelikleri, gelecek vizyonları, kapsayıcılık duruşları, yaratacakları ekonominin ve tasarlayacakları kentin planlamaları ve hedefleri.
Yerel yönetimler artık yeni dönemde adil yaşam alanlarını tasarlamakla görevliyken vaatleri de eylemleri de buna göre olmalı
Elbette vatandaşlar olarak bizlerin talepleri de. Yeni bir ekonomi doğarken adaylar yaptıkları ve yapacaklarını bütüncül bir kent hayaliyle adalet üzerine kurgulanmış senaryolarla anlatmalı!
Bugün 2030’a doğru giderken ve dünyanın kritik eşiğindeyken yerel seçimler sadece bir partiyi desteklemek değil, birlikte yaşayacağımız alanların bugünü ve yarınını tayin etmek demek.
Bugün her bir aday adil bir kent kurgusunu bizlerle paylaşmalı; aksi takdirde yakın gelecekte oy isteyebilecekleri kentler kalmayacak!
Ülke seçime doğru giderken, belki bizler de bu köşede belirli aralıklarla adil bir kent tasarımını farklı dikeylerde ele alırız, sevgili okur, ne dersiniz?
Sizin adil bir kent hayalinizde neler var? Belki bana bir mail atarsınız, belki seçime doğru giderken bu köşe bizim sesimiz olur? Hadi yeni bir ekonomiyi yeni bir kenti beraber söylem ve eylemlerimizle tasarlayalım!”
Seçim ekonomisinin hiç konuşulmadığı ankara kulislerinde yerel yönetimlerin hedeflerini tam anlayamadık..! Merkezi otorite ve muhalifler arasındaki düello sözlü ve yazılı devam ediyor..! Vatandaşımızın seçmen adı altında çıkardığı sesini şehrinin başkan adayları duymuyor..!
Merak ettiğim 31 mart seçiminde kazanan kim olursa olsun şehrin ve ülkenin ekonomis ne olacak...!
Sonuç olarak her seçim döneminde olduğu gibi bu defa da seçim ekonomisi uygulandığı aşikardır. Çünkü T.C. Merkez Bankası’nda döviz rezervlerimiz swap hariç -52 milyar dolar seviyelerindedir.
Yani ek vergiler veya mevcut vergilerde yapılacak düzenlemeler ve yeniz zamlar kaçınılmazdır.
Orta vadeli planda da devletin vergi gelirlerinin artırılacağı yönünde ifade mevcuttur. Dolayısıyla seçimden sonra kemer sıkmaya devam edeceğiz.
Hepinize iyi seçimler dilerim...!
Ramazanın bereketi bizlere kolaylıklar getirsin!
Amin...!