İSTANBUL (YSM) - Brüksel'de, Türkiye-AB Ortaklık Komitesine katılan ve çeşitli temaslarda bulunan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Faruk Kaymakcı, değerlendirmelerde bulundu.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin yarattığı travmanın geride bırakılarak Türkiye-AB ilişkilerinde normalleşme sürecine girildiğini aktaran Kaymakcı, darbe girişiminin, Türkiye-AB üyelik sürecine ciddi zarar veren bir durum oluşturması ve taraflar arasında güven sorunu doğurmasının yanı sıra diyalog mekanizmalarının büyük ölçüde donmasına yol açtığını anımsattı.
Kaymakcı, üç yıl aradan sonra ağustos ayında toplanan Reform Eylem Grubunun, Türkiye’nin AB üyelik yolunda kararlılığını bir kez daha gösterdiğini belirterek, "Türkiye yeniden AB üyeliği yolunda reform sürecini başlattı." vurgusunu yaptı.
Türkiye'nin AB üyelik sürecini yeniden canlandırdığını ve üyelik konusunda gerekli adımları atmaya hazır olduğunu belirten Kaymakcı, AB kanadında yaşanan bazı sorunlar nedeniyle Türkiye'ye yönelik yeterli teşviğin gerçekleşemediğine de dikkati çekti.
"AP seçimleri nedeniyle genişleme konusuna öncelik verilmiyor"
Kaymakcı, özellikle gelecek mayıs ayında gerçekleşecek Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri nedeniyle birliğin genişleme konusuna çok fazla öncelik vermek istemediğini ve Türkiye konusunda kararlı politika izlemediğini anlamak gerektiğini söyledi.
Son yıllarda yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle Avrupa'daki Türkiye olgusunun gerektiği gibi olmadığının altını çizen Kaymakcı, bu algının olumluya dönüşmesi gerektiğini kaydetti.
Kaymakcı, bu çerçevede Türkiye'nin üyelik sürecinin askıya alınması veya sonlandırılmasına yönelik bazı girişimler yapıldığına ancak bunların başarısız kaldığına dikkati çekti.
Türkiye'nin Reform Eylem Grubundan yararlanarak özellikle yargı alanında reform sürecini hızlandıracağını ve Türk yargısını Avrupa Konseyi ve AB normlarına uygun bir şekilde daha güçlü hale getireceğini ifade eden Kaymakcı, böylelikle FETÖ darbesinin yarattığı zararların zamanla ortadan kaldırılacağını kaydetti.
"Europol ile iş birliği PKK ve FETÖ ile mücadelede yararlı olacak"
Reform sürecinin vize serbestisi diyaloğu kriterleri çerçevesinde de gerçekleştiğini belirten Kaymakcı, Türkiye'nin, kişisel verilerin korunması, yolsuzlukla mücadele, terörle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve AB mevzuatıyla mümkün olduğu ölçüde uyumlu olmasının önemli çalışmalar olduğunu ifade etti.
Kaymakcı, vize serbestisi sürecinde, 72 kriterden 7'sinin kaldığını ve AB standartlarına tam uyumlu biyometrik pasaportların da çıkarıldığını anımsatarak bunun yakın zamanda AB tarafından teyit edilmesinin ardından kalan kriter sayısının resmi olarak 6'ya düşeceği bilgisini paylaştı.
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin Türkiye'deki uygulamaların AB mevzuatına yakın olduğunu belirten Kaymakcı, bu kriterde de bazı uyum çalışmalarından sonra sorun çıkmayacağını düşündüğünü ifade etti.
Europol ile operasyonel iş birliği anlaşması için müzakerelerin dün başladığını hatırlatan Kaymakcı, "Bunun imzalanmasının Türkiye açısından da yararlı olduğunu düşünüyorum. Bizim gerek PKK ile gerek FETÖ ile mücadelemizde istihbarat paylaşımı ve bilgi paylaşımı açısından önemli bir konu." diye konuştu.
AB ile Geri Kabul Anlaşması kriteri kapsamında, Türkiye'nin bunu bu aşamada sadece Türk vatandaşları için uyguladığını anımsatan Kaymakcı, "Bunun üçüncü ülke vatandaşlarına da uygulanması, Türk vatandaşlarına Schengen bölgesine vize serbestisi sağlanmasına bağlı. Dolayısıyla biz bu konuda önümüzü net bir şekilde gördüğümüz zaman tamamen de uygulamaya hazırız. Türkiye'nin bu konuda yeteneği var." açıklamasında bulundu.
Kaymakcı, sürecin çok kısa zamanda gerçekleşmesini beklemenin doğru olmadığını, bu konuda onay hakkı olan AP'nin özellikle ocak ayından itibaren kendi seçimlerine odaklanacağını, yeni APnin haziran ayından itibaren oluşacağını, bu nedenle ortalama 1-1,5 yıllık bir surecin söz konusu olabileceğini bildirdi.
Türkiye-AB gündemi yoğunlaşacak
Geçen hafta Ankara'da düzenlenen Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog Toplantısı'nın 1,5 yıl sonra yeniden yapılmasının önemli olduğuna işaret eden Kaymakcı, Türkiye'nin hedefinin tam üyelik olduğunun bir kez daha vurgulandığını belirtti.
Uzun aranın ardından ilk defa 22 Kasım tarihli Yüksek Düzeyli Siyasi Diyaloğ Toplantısı'ndan sonra ortak yazılı bir açıklama yapılabildiğini kaydeden Kaymakcı, bu açıklamada da Türkiye'nin üyelik sürecine sıkça atıf yapılmasının önemine vurgu yaptı.
Kaymakcı, toplantı vesilesiyle ortak takvimin de belirlendiğini belirterek, 18 Aralık'ta Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu Toplantısı, 28 Şubat'ta İstanbul'da Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Ekonomi Toplantısı, ocak veya mart ayında Ulaştırma Diyaloğu Toplantısı'nın yapılmasının planlandığını açıkladı.
Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısının ise son 3,5 yıldır gerçekleşemediğini hatırlatan Kaymakcı, taraflardan gelen istek üzerine gelecek yılın ilk aylarında ya da AP seçimlerinin ardından ilişkilerin temel organı olan Ortaklık Konseyinin düzenlenmesi için yoğun çalışmalar yürütüldüğünü duyurdu.
Geleneksel olarak yapılması gereken Türkiye-AB Zirvesi'ne de yaklaşımın olumlu olduğunu söyleyen Kaymakcı, bunun da mayıs ya da haziran ayında gerçekleşmesinin öngörüldüğünü ifade etti.
Kaymakcı, "Türkiye-AB ilişkileri normalleşme ve bundan da öte iyileşme sürecine girdi. İlişkimiz karşılıklı bağlanma olarak gerçekleşiyor. Türkiye zor bir dönemi atlattı ve daha da ilerleyecek." diye konuştu.
Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin aciliyeti
Türkiye ve AB arasındaki Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesini bir "kazan-kazan" projesi olarak gördüğünü aktaran Kaymakcı, bunun hem Türkiye hem de AB üyesi ülkelere önemli katkıda bulanacağı değerlendirmesinde bulundu.
Kaymakcı, "Özellikle ABD'de Trump yönetiminin dünya ticaretini korumacı ve engelleyici bir anlayışa itmesi ve tek taraflı kararlarla yürütme eğiliminde olması, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin aciliyetini daha fazla ortaya çıkarıyor." ifadelerini kullandı.
Brexit sürecinde ticaret ortamında oluşan belirsizliğin giderilmesi için de bu güncellenme sürecinin başlatılması gerektiğine işaret eden Kaymakcı, bazı üye ülkelerin Türkiye'deki siyasi durumu gerekçe göstererek güncellemeyi geciktirdiklerini söyledi.
Kaymakcı, "Bu doğru bir yaklaşım değil. Eğer gerçekten AB ve üye ülkeler yapıcı olmak istiyorsa, 15 Temmuz gibi ciddi bir darbe girişimini atlatmış müttefikleri Türkiye'yi desteklemeli, olumlu yönde teşvik etmeli. Şu andaki kısıtlayıcı yaklaşım, Türkiye'deki reform sürecini hızlandırmaz. Türkiye, Avrupa ailesine daha fazla ait olduğunu hissettikçe reformları hızlandıracaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa'nın karşılaştığı birçok meselenin çözümünün Türkiye'nin AB'ye üyeliğinden geçtiğini ifade eden Kaymakcı, yetkililerin popülizm furyası nedeniyle önemli kararlar almakta zorlandığını, popülizme çözüm bulunması gerektiğini kaydetti.
Kaymakcı, "Radikalleşmenin engellenmesi, Müslümanların uyumu, göç ve terörle mücadele enerji arzı güvenliği, Avrupa'nın genel güvenliği, istihdam ve büyük ekonomik pazarlara ulaşma gibi alanlarda Türkiye'nin üyeliği AB için değerli." vurgusunu yaptı.
"Brexit'in Türkiye'ye olumsuz yansımaları olmaması için çalışmalar yürütülüyor"
Kaymakcı, Türkiye'nin Birleşik Krallık halkının kararına saygı duymakla beraber AB içerisinde genişlemeye olumlu bakan ve Türkiye'nin üyelik sürecini destekleyen bir NATO müttefiki olan bu ülkenin ayrılmasını olumlu değerlenmediklerini ifade etti.
Brexit gerçekleşirse AB'nin Birleşik Krallık ile özellikle nasıl bir ticari ilişki inşa edileceğini belirlemesi gerektiğini belirten Kaymakcı, bu çerçevede Türkiye'nin de önemli bir ticaret ortağı olan Birleşik Krallık ile ticaret ilişkisine yön vereceğini kaydetti.
Mevcut Brexit anlaşmasının AB ve Birleşik Krallık arasında 2020 sonuna kadar gümrük birliği benzeri bir anlaşma öngördüğünü anımsatan Kaymakcı, Türkiye'nin de gümrük birliğine taraf bir ülke olarak sisteme dahil oldugunu ifade etti.
Türkiye ve Birleşik Krallık arasında çalışma gruplarının bulunduğunu ve bunların ticaret ve vatandaş hakları konularını ele aldığı bilgisini paylaşan Kaymakcı, "Birleşik Krallık'ın AB'den çıkması halinde bunun Türkiye'ye olumsuz yansımaları olmaması için uğraşıyoruz." diye konuştu.
Birleşik Krallık'ın AB müktesebatından kurtulmaya çalıştığını anlatan Kaymakcı, bu çerçevede Türkiye'nin buradaki vatandaşlarının Türkiye-AB Ortaklık Hukuku'ndan kaynaklanan haklarını korumak için çalışmalar yürüttüğünü belirtti.
Kaymakcı, Brexit'in Kıbrıs boyutu da olduğunu, Birleşik Krallık'ın bu süreçte KKTC ile de eşgüdüm yaparak ilerlemesi gerektiğini kaydetti.
"Fonlar hızlandırılmalı"
AB'nin Türkiye'deki mülteciler için Mali Yardım Programı'nın (FRIT) Komite Toplantısının da yapıldığını aktaran Kaymakcı, "Birinci FRIT döneminden aldığımız deneyimi ikinci dönemde kullanarak, fonların en hızlı ve verimli şekilde aktarılmasının sağlanmasını bekliyoruz." diye konuştu.
Kaymakcı, fonların büyük bir bölümünün sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra Kızılay, AFAD ve bakanlıklar gibi ana uygulayıcılar tarafından hızlı bir şekilde kullanılmasını istediklerini söyledi.
İkinci FRIT döneminin entegrasyon ve uyum konularına odaklanması gerektiğini belirten Kaymakcı, özellikle Suriyeli gençlerin eğitilmesinin önem arz ettiğini kaydetti.
Kaymakcı, "Göç konusunda üzerimize düşeni yaptık, yapıyoruz da. AB'nin verdiği iki söz var. Fonların hızlandırılmasını, artırılmasını ve ayrıca AB'nin yasal göçün önünü açacak gönüllü insani kabul programını en kısa zamanda başlatmasını bekliyoruz." dedi.
"AP raporunun dengeli olması AB'ye itibar kazandır"
AP'nin Türkiye raporunun dengeli olmasının AB'ye itibar kazandıracağı değerlendirmesini yapan Kaymakcı, "Rapor eğer Avrupa'da gördüğümüz aşırı sağ akıma veya popülizmle aynı çizgiye girerse bunun Türkiye- AB ilişkilerine ve AP'nin saygınlığına katkısı olmaz. Biz Türkiye olarak AP üyelerine Türkiye'yi teşvik eden, önünü açan bir rapor kabul etmeleri çağrısında bulunuyoruz." dedi.
"AB FETÖ'nün suç örgütü olduğunu anlamaya başladı"
FETÖ ve darbe girişiminin AB tarafından anlaşılmasının zor olduğuna işaret eden Kaymakcı, "FETÖ en sinsi ve benzeri görülmemiş bir örgüt ve yapı. AB çevreleri FETÖ'yü şu anda daha iyi anlıyorlar. FETÖ'nün birçok tür suç işleyen sinsi bir örgüt olduğunu, gizli siyasi gündemi bulunduğunu anlamaya başladılar." diye konuştu.
Kaymakcı, AB'nin, darbeyi gerçekleştiren kişilerin demokrasiye karşı bir suç işlediğini de gördüğünü ancak birliğin bir örgütü terör örgütü olarak kabul etmesi için birkaç üye ülkenin girişimde bulunması ve 28 ülkenin de desteğini alması gerekmesinin, zorluk çıkardığını kaydetti.
YSM DIŞ HABERLER SERVİSİ