Elektronik tebligatta hukuk mücadelesi sürüyor
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 107/A maddesinde 2015 yılında yapılan değişiklikle, gelişen teknolojik imkanlardan yararlanmak üzere mükellefl ere elektronik ortamda tebligat yapılması imkanı getirildi. Maliye Bakanlığı da 456 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile elektronik tebligatın uygulamasına dair düzenleme ve açıklamalarda bulundu. Söz konusu tebliğ ile kurumlar vergisi mükellefl eri ile ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlara (kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç) elektronik tebligat yapmak üzere elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirildi ve elektronik tebligat sistemine dahil olması zorunlu olanlardan bu Tebliğ ile getirilen yükümlülüklere uymayanlar için VUK’un mükerrer 355’inci maddesindeki cezai müeyyide uygulanacağı belirtildi.
Türkiye Barolar Birliği, 456 sıra no.lu VUK Genel Tebliği’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açmıştı; ancak Danıştay 4. Dairesi 23.5.2017 tarih ve E: 2015/9443, K:2017/4748 sayılı kararıyla bilgi teknolojilerinden yararlanmanın vergi idaresinin etkinliğini artırdığı, tebligatın güvenilirliğinin garanti edildiği ve hızlı olduğu, ücretsiz olması nedeniyle bütçeye yük getirmediği, zaman ve enerji tasarrufu sağladığı, mükellefl erin vergi işlemlerinden daha hızlı haberdar olacağı, ispat kolaylığı, diğer tebligat hükümlerine göre de tebligat yapılabildiği, tebliğin uygulanması dolayısıyla tesis edilecek işlemlerin yargı denetimine açık olduğu, tebliğdeki düzenlemelerin üst hukuk normlarına aykırı olmadığı gerekçeleriyle bu davayı reddetti.
Türkiye Barolar Birliği, Danıştay 4. Dairesi’nin bu ret kararına karşı, tebliğ ile getirilen düzenlemelerin ve tebliğin yasal dayanağı olan VUK md. 107/A’nın mahkemeye erişim hakkını kısıtladığı, adil yargılama hakkına müdahale ettiği gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı olduğu ve kanunun açıkça düzenlemediği bir fiil için ceza öngörüldüğü gerekçesiyle temyiz talebinde bulundu. Temyiz talebine ilişkin olarak Danıştay Vergi Daireleri Kurulu 08/11/2017 tarih ve E:2017/618 K:2017/521 sayılı kararı ile Danıştay 4. Dairesi’nin kararını kısmen bozmuştur.
Kurul, başvurudaki Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi görmemiş ve Danıştay 4. Daire’nin tebliğin “Ceza Hükümleri” başlıklı 9. Maddesi dışındaki gerekçe ve kararını aynen benimsemiş; ancak tebliğin ceza hükümlerine ilişkin bölümünü “Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi”ne aykırı olduğu sonucuna vararak Danıştay 4. Dairesinin dava konusu tebliğin “ceza hükümleri” başlıklı 9’uncu maddesi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına karar vermiştir. VUK’un mükerrer 355. maddesi ile aynı Kanun’un 86, 148, 149, 150, 256 ve 257’nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257’nci maddesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 98/A maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesileceği hükmedilmektedir. Dolayısıyla, mükerrer 355. maddenin kapsamına elektronik tebligatı düzenleyen VUK 107/A maddesine muhalefet girmemektedir. Öyleyse, Kanunda tanımlanmayan bir suç için tebliğ ile ceza uygulanması söz konusu olmaktadır ki; bu durum ceza hukukunun temel ilkelerinden olan Suç ve Cezada Kanunilik İlkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Danıştay Vergi Daireleri Kurulu da bu haklı tespiti yaparak tebliğin ilgili bölümüne ilişkin Danıştay 4. Dairesinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararı kısmen bozmuştur. Danıştay 4. Dairesi bu bozma kararına uymak zorundadır, dolayısıyla tebliğin ilgili bölümünü iptal edecektir. Danıştay Vergi Daireleri Kurulu’un bu kararı üzerine elektronik tebligatın yasallığı yargı makamlarınca tescil edilmekle birlikte, Danıştay 4. Dairesinin, Vergi Daireleri Kurulu’nun kısmen bozma kararına uyarak ileride vereceği iptal kararıyla birlikte tebliğe uymamanın bir cezası olmayacaktır. Bu haliyle VUK md. 107/A eksik bir norm halini alacak ve VUK mükerrer 355. maddede gerekli değişiklik yapılmadan elektronik tebligat düzenlemelerine muhalefet etmeye yönelik olarak özel usulsüzlük cezası kesilemeyecektir.
Bütün bu hukuk mücadelesinde yine vatandaş mağdur olmaktadır. Kendisine gelen elektronik tebligatı zamanında açamadığı yada ödeme emrini yerine getiremediği durumlarda cezalı duruma düşüyor, aynı zamanda itiraz hakkını da kaybetmiş oluyor. Bu durum gerek idare açısından gerekse mükellef açısından istenmeyen zararlara sebeb oluyor. Bunun örnekleriyle hergün karşılaşıyoruz.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bu konuda bir yasal düzenleme yapılması için gerekli çalışmaları başlatması sürpriz olmayacaktır. Şimdiden kolay gelsin!...