İSTANBUL-NURULLAH SARI(YSM) - MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, Filistin'in huzurunun Türkiye'nin huzuru, Suriye'nin istikrarının Türkiye'nin istikrarı, Irak'ın esenliğinin Türkiye'nin esenliği olduğunu vurguladı.
Ecdadın Filistin'i Şam Beylerbeyliği'ne bağlı üç sancak halinde teşkilatlandırdığını, bunların Kudüs, Gazze, Nablus Sancağı olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Dün sancağımız olan Gazze'nin bugün felaketine sırt dönmemiz, yüz çevirmemiz, suskun kalmamız milli ve manevi emanetlerimize en hafif tabirle saygısızlıktır. Gazze'yi Kudüs'ten, Kudüs'ü İstanbul'dan ayırmak, ayrıştırmak ve ayrı düşünmek akan tarih nehrine karşı boşuna kürek çekmektir" şeklinde konuştu.
"Bizim için bu konuda tarafsızlık diye bir şey söz konusu olamaz." diyen Bahçeli, Türk milletinin, İsrail'in ve zulüm destekçilerinin şeytani oyunlarına, şer ve şiddet yağdıran operasyonlarına sonuna kadar tepkili, mesafeli ve öfkeli olduğunu belirtti.
Bahçeli, "İsrail ile Filistin arasında acil ve insani ateşkesin olması için daha kaç çocuğun, kaç masumun ölmesi lazımdır? Okullar, hastaneler, sivil yerleşim alanları, camiler, kiliseler, fırınlar, ambulanslar, su şebekeleri, elektrik santralleri, yollar, köprüler, mezarlıklar, son tahlilde insana dair ne varsa bombalanıyorken Almanya Başbakanı'nın çıkıp da 'İsrail'in yaptığı nefsi müdafaa' demesinin ahlaki, hukuki ve vicdani bir karşılığından bahsetmek mümkün müdür? İsrail vandallığının sözde nefsini savunanların, mazlumların nefsini konuşacak şerefli duruşu göstermeleri için daha başka neyin ve nelerin olması gerekmektedir?" sorularını yöneltti.
"Almanya Başbakanı tarihin ve insani değerlerin yanlış tarafında"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yaptığı görüşmeyi hatırlatan Bahçeli, "Berlin'de geçtiğimiz cuma akşamı düzenlenen ortak basın toplantısında, Cumhurbaşkanı'mızın Almanya Başbakanı'nın yüzüne çekinmeden, açık sözlülükle haykırdığı gerçekler Türk milletinin, esasen her şeyi bilse de susmayı tercih eden bazı Arap ve İslam ülkelerinin ortak sesi, ortak seslenişidir. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen milli basiret herkese dersini vermiş, muhatabının gevşeyen vidalarını da sıkmıştır" diye konuştu.
İsrail'e para, silah, mühimmat desteği ile siyasi omuz veren ülkelerin işlenen bebek cinayetlerinden, gün geçtikçe ağırlaşan katliam tablosundan birinci derecede sorumlu olduğunun altını çizen Bahçeli, İsrail'in soykırım suçuna sessiz kalanların, bununla da yetinmeyip 46 gündür süregelen devlet terörünü görmezden gelenlerin bir gün insanlık vicdanında mahkum olacağını söyledi.
Almanya'nın da bu kategoride olduğunu ifade eden Bahçeli, "Çok şükür bizim geçmişimizin hiçbir sayfasında gaz odaları caniliği, toplama kamplarının lekesi, Holokost felaketinin izi yoktur. Almanya Başbakanı tarihin ve insani değerlerin yanlış tarafındadır. İsrail faşizmine, İsrail soykırımına ilik nakli yapanlar arasında bulunması feci bir sapma halidir. Adalet tevzi edecek insan bir defa şahsına adil olmalıdır. Kaldı ki bunların kendilerine bile hayırları yoktur" dedi.
"Nükleer başlıklı silahların araştırılması derhal yapılmalı"
Bahçeli, Almanya'nın Türkiye'ye yeni nesil savaş uçağı satmak için ayak sürümesinin, temelsiz bahaneler üretmesinin kendi bilecekleri bir şey olduğunu ve dünyanın sonu olmadığını vurguladı. Bahçeli, "Milli muharip uçağımız KAAN yakında havalanacak, inşallah zora girmemizi bekleyen odakları teker teker çatlatacaktır" ifadelerini kullandı.
İsrail'in orantısız, onursuz ve ahlaksız saldırılarına derhal son vermesini isteyen Bahçeli, uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıyı artırmasını talep etti. Bahçeli, şöyle devam etti:
"Son günlerde yoğunlaşan protesto gösterileri, uyanışa geçen küresel vicdan, İsrail halkı arasındaki keskin bölünmeler, bu ülke siyasetindeki sert çalkantılar Netanyahu'nun elini günbegün zayıflatmakta, yalnızlığa itmektedir. Çıkmaza sürüklenen, kafası ve kalbi rehin altında olan İsrail Başbakanı'nın siyasetten silinip gideceği günler uzak değildir. İsrail ile Filistin arasında çok acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalıdır. Sürdürülebilir bir barış ortamı muhakkak surette tesis edilmelidir. İsrail'in kontrolündeki nükleer başlıklı silahların araştırılması uluslararası gözlemciler vasıtasıyla derhal yapılmalıdır. Rehinelerin kurtarılması maksadıyla diyalog ve diplomatik kanallar oluşturulmalı, atılan adımlar karşılık bulmalı, insani yardımların önü açılmalıdır."
"Filistin'in yutulmasına, siyonizm masasında menü olmasına göz yummayacağız"
Bahçeli, Şifa Hastanesi'nin altında tüneller olduğunu ve karargah kurulduğunu iddia eden İsrail hükümetinin kara propagandasının da elinde patladığını söyledi. Dünyanın daha fazla hareketsiz kalmamasını isteyen Bahçeli, "İsrail saldırılarını caydırmak için askeri, ekonomik ve siyasi yaptırım kararları eşgüdüm halinde ve süratle alınmalıdır. ABD yönetimi ve AB ülkeleri çelişkili açıklamalarına nokta koymalı ve İsrail'e verdikleri desteği bıçak gibi kesmelidir. Büyük İsrail projesine yatırım yapanlar, vaat edilmiş toprakların hayalini kuranlar ya Nil'in ya da Fırat'ın sularında boğulmaya da müstahaktır. Türk milleti böylesi bir korsan yayılmacılığa, en üst düzeyde alarm zilleri çalan tarihsel ve sözde inanç temelli tehdit algısına kesinlikle fırsat vermeyecektir." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in manevi kurucusu ve siyonizmin mucidi Theodor Herzl'e 19 Haziran 1896 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid'in gönderdiği mesajın Türk milletinin ruh kökünü aynısıyla yansıttığını bildiren Bahçeli, "127 yıl önceki bu duruş Türk milletinin bugünkü duruşudur. Filistin’in yutulmasına, siyonizm masasında menü olmasına göz yummayacağız" dedi.
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konjonktürel reçete hiç değildir"
Cumhuriyet'in yeni yüzyılında, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin temin sürecinin başında en büyük kozlarının, en müstesna kuvvetlerinin 16 Nisan halkoylamasıyla yönetim sisteminde yapılan reform olduğunu belirten Bahçeli, bu reformun mimarbaşının Türk milleti ve onun ruh kökünden doğan Cumhur İttifakı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin hem üçüncü evreye geçişini sağladığını hem de yeni yüzyılı kavrayan ve kuşatan demokratik ve dinamik nitelikli sistemsel başarısını somutlaştırdığını vurgulayan Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile devlet hayatında çatlak seslerin dindiğini, karar alma süreçlerinin seriye bağlandığını, kuvvetler ayrımının billurlaştığını, çok başlılık devrinin kapandığını, bürokratik oligarşinin suyunun kesildiğini kaydetti.
Bahçeli, yeni sistemin gerekli, yeterli siyasi, stratejik ve fikri demlenme sürecinin devam ettiğini, kurum ve kurallarıyla olgunlaşması, ilke ve esaslarıyla oturmasının Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın güvencesi olacağını dile getirdi.
Bahçeli, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelip geçici bir heves değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işi bitince buruşturulup bir köşeye atılacak tek kullanımlık konjonktürel reçete hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbal haysiyeti, milli bekasının habitatı; Türk milletinin huzur, barış ve kardeşlik iradesinin temel harcıdır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin aksayan, tekleyen ve arıza sinyali veren yönleri varsa mutabakatla ele alınıp düzeltilmesi gerektiğinin altını çizen Bahçeli, bunun da son derece doğal ve doğru bir seçenek olduğunu söyledi.
Her yönetim sisteminin bir özü, hukuki ve ahlaki meşruiyetini sağlayan demokratik bir özelliği olduğunu belirten Bahçeli, bunun tartışılmasının da öngörülemez sorun ve sıkıntılara yol açma riski taşıdığını ifade etti.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hedefiyle milletimizin huzuruna çıkan zillet ittifakı amaçladığı icazet ve ruhsatı alamamış, milli irade Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni mevcut ve mahut haliyle tasdik ve teyit etmiştir. Lağvolunan bir kurum veya sistemin tekrar ihyası diye bir şey zaten makul ve mantıklı bir şey değildir. İster iyileştirilsin isterse de güçlendirilsin, eğer Parlamenter Sistem her şeye rağmen ihya edilseydi; dejenere olması, kaosa hizmet etmesi, kutuplaşma ve kamplaşmayı körüklemesi, devlet yönetimini krize sokması mukadder bir siyaset ve hayat gerçeği haline gelirdi. Bu ise 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü kadar vahim gelişmelere neden olabilirdi. Hamdolsun aziz milletimiz kötürüm ve köhne siyasetin ayak oyunlarına, yönetilemeyen Türkiye önerisine müsaade etmemiş, buna fırsat vermemiştir."
YSM HABER MERKEZİ