ANKARA (AA) (YSM) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde Birinci Yaşlılık Şurası'nın açılışında yaptığı konuşmada, Şura'nın hayırlı olmasını diledi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Şura'nın gerçekleşmesinde emeği geçen herkesi kutlayan Erdoğan, görüşleri, teklifleri, tartışmalarıyla katkı sağlayacaklara teşekkür etti.
Yaşlılığın hayatın kaçınılmaz bir dönemi olduğuna işaret eden Erdoğan, dünyaya gelince er veya geç, vakti saati geldiğinde dar-ül bekaya göç etmemiş kimsenin olmadığını söyledi.
Tarihte fikirde, sanatta, edebiyatta, felsefede önemli eserler vermiş kişilerin pek çoğunun yaşlılık, yaşlanma üzerine düşündüklerini ve önemli sözler söylediklerini anlatan Erdoğan, Yunus Emre'nin "Geldi geçti ömrüm benim" şirini örnek gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
"Kemal Tahir'in Yorgun Savaşçı romanında Yüzbaşı Cemil, Teğmen Faruk'a 'Yaşlandık mı dersin' diye sorar. Teğmen Faruk'un bu soruya cevabı 'Bizim yorgunluğumuz, gövdemizden değil, ruhumuzdan olsa gerek.' der. Yaşlılık, gövdelerden önce ruhlara çöker. Bir başka düşünür, 'Gençlik, bilgeliği öğrenme, yaşlılık da uygulama dönemidir' diyor. 'Hepiniz inancınız kadar genç, şüpheniz kadar ihtiyar. Kendinize olan güveniniz kadar genç, korkunuz kadar ihtiyar. Umudunuz kadar genç, yeisiniz kadar ihtiyarsınız' diyen yazara hak vermemek elde mi? Atalarımız 'Akıl yaşta değil, baştadır' der. Ama bunun bir de 'Aklı başa yaş getirir' şeklinde devamı vardır. Yaşlılığı bir dağa tırmanmaya benzeten bir yazar, çıktıkça yorgunluğun arttığını, nefesin daraldığını ama görüş açısının genişlediğini söylüyor. Herkesin uzun yaşamak istediği ama yaşlanmak istemediği bir dünyanın içindeyiz. En önemlisi de hangi yaşta bulunduğumuzdan ziyade, o vakte kadar ne yaptığımız, nasıl yaşadığımızdır. Bugün bulunduğumuz yaşlara kadar gelmiş olmamız, Rabbimizin bizlere bir lütfudur."
"Önce 40'ı bulmayan ortalama hayat süresi bugün 70'in üzerindedir"
Daha doğarken gözlerini hayata yumandan, her yaşta bu dünyayı terk edene kadar, insana göre zamansız pek çok ölüme şahitlik ettiklerini aktaran Erdoğan, bunun yanında yaşı 70, 80, 90, 100 ve hatta daha fazla olan nice büyüklükleri bildiklerini kaydetti.
Kaçınılmaz olanın yaşlılık için üzülmek yerine, bu dönemi en güzel şekilde değerlendirmeye gayret göstermek gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Dünya nüfusu özellikle gelişmiş ülkelerde hızla yaşlanıyor. Birkaç asır önce 40'ı bulmayan ortalama hayat süresi bugün 70'in üzerindedir, hatta bazı ülkelerde 90'ı zorlamaktadır. Bu durum çözüm bekleyen pek çok meseleyi de beraberinde getiriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Gelişmiş ülkelerin, hızla yaşlanan nüfusları sebebiyle ciddi bir gelecek endişesi içinde olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Batı ülkelerinde azalan genç nüfusun yerini diğer coğrafyalardan gelen göçmenlerin kapattığını söyledi.
"Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfus oranı yüzde 8,8'e kadar ulaşmıştır"
Asya ve Afrika kıtaları ile Güney Amerika'nın ortalamanın çok üzerinde büyüyen nüfuslarıyla dünyanın geleceğine talip olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin durumu, her ne kadar Batı ülkeleri kadar vahim değilse de çok da iç acıcı gözükmüyor. Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfus oranı yüzde 8,8'e kadar ulaşmıştır. Bu da 7,2 milyon yaşlıya sahip olduğumuz anlamına geliyor. Yaşlı nüfus oranımızın yıllar içinde artması ve 2040 yılında şimdikinin yaklaşık iki katına ulaşması bekleniyor. İşte bunun için katıldığım tüm nikah törenlerinde gençlerimize en az üç çocuk, mümkünse daha fazlasını tavsiye ediyorum. Bir olur garip olur, 2 olur rakip olur, 3 olur denge olur, 4 olur bereket olur, gerisi Allah kerim diyorum. Mecburuz, çünkü dinamik genç nüfus yapısını sağlam tutalım."
"Bizim gibi ülkeler için nüfus güçtür." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nüfusumuzu en iyi şekilde beslemek, eğitmek, donatmak, istihdam alanları oluşturmak, altyapı hizmetleri vermek şartıyla bu gücü kullanabileceğimizi biliyoruz. Ama ortada yeterli nüfus yoksa, diğer imkanların bir süre sonra kendiliğinden yok olup gitmesi veya el değiştirmesi kaçınılmazdır. Nüfus yapımızdaki bu değişim bize diğer pek çok nüfusun veya birçok hususun yanı sıra yaşlılarımıza götürülecek hizmetlerin artırılması gerektiğine de işaret ediyor. Yaşlı hizmetlerini sadece maddi imkanlarla sınırlı görmek, onlara yapılacak en büyük haksızlıktır. Asıl olan yaşlılarımızın aile bütünlüğü içinde etkinliklerini ve üretkenliklerini koruyarak sosyal çevreleriyle birlikte bu dönemlerini geçirebilmelerini temin etmektir. Yaşlılarla ilgili politikalarımızı işte bu anlayışla belirlemeli ve uygulamaya geçirmeliyiz. Elbette kimsesi kalmayan veya ailesiyle birlikte hayatını sürdürme imkanından mahrum olan yaşlılarımız için huzurevinden, bakım ve rehabilitasyon merkezlerine kadar her türlü altyapıyı oluşturmalıyız. Kendi evinde hayatını sürdürmek isteyenler için de evde temizlik, yemek, sağlık hizmeti desteği gibi imkanları da sunmalıyız. İşte bunları biz yapıyoruz. Bizden önce böyle bir şey yoktu."
Hasta vatandaşların evde tedavilerini yaptıklarını hatırlatan Erdoğan, doktorların evlere giderek burada müdahaleyi yaptıklarını belirtti.
Asıl olanın yaşlıların aileleriyle birlikte ve sosyal hayatın içinde ömürlerini geçirmelerini sağlamak olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Biz, yaşlılarını 'koca' diyerek en üst makama oturtan, 'ak saçlı, ak sakallı' diyerek en üst toplumsal payeliği veren, bilgeli ve dirliği onlarla simgeleyen bir kültüre sahibiz." diye konuştu.
Erdoğan, "Cennet anaların ayağı altındadır' hadisi şerifini herhalde bilmeyen yoktur. Ben anacığımın ayağının altını öperdim. Anam ayağını çekerdi. Anacığım bana cennet kokusunu çok mu görüyorsun derdim, ağlardı. Tavsiye ediyorum, analarınızın ayaklarının altını öpün. Onlar gibisi yok. Onlar olduğu için biz varız. Onlar olmasa biz yoktuk." dedi.
'Şimdi kaçan kaçana'
Zaman zaman bazı araçların arkalarında okuduğu yazıda "anamın duası, babamın gölgesi yeter" sözlerinin yer aldığını aktaran Erdoğan, "Gerçekten de bizim milletimiz için, başka hiçbir beklentiye girmeden, sadece duası bile anaya babaya ömür boyu hizmet etmek için yeterli bir sebeptir." diye konuştu.
Şayet bir evde büyükanne, büyükbaba, anne, baba ve torunlar bir arada yaşayabiliyorsa o evin gerçekten günün 24 saati yaşayan, günün 24 saati içinde huzur bulunan bir yer olduğunu dile getiren Erdoğan, "Olması gereken budur. Ama bu var mı şimdi, maalesef yok. Şimdi kaçan kaçana. 'Artık ben yetiştim' diyor birisi, gidiyor bir tarafa, öbürü 'yetiştim' diyor gidiyor bir tarafa. Halbuki aslolan bu değil." ifadelerini kullandı.
Özellikle büyükşehir hayatının böyle bir aile modelini giderek zorlaştırdığının farkında olduklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Fakat bu durumun, aile büyükleriyle ilişkilerin, neredeyse bayram ziyaretlerinin bile ihmal edildiği bir periyoda dönüşmesini asla kabul edemeyiz. Ben kimsenin özel hayatına karışamam, o ayrı mesele ama doğrusu ben kabullenemiyorum. Aynı şehirde yaşayıp da en azından her hafta sonu anne babalarımızla torunlarını bir araya getirmiyorsak, hem çocuklarımıza hem büyüklerimize haksızlık yapıyor, vebal altına giriyoruz demektir. Bizim, en az yaşlı bakım hizmetleri kadar, en az aktif yaşlanma konusu kadar, bu meseleye de önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Hatta gerekiyorsa bunun için teşvik mekanizmaları kurmalıyız. Ülkemizde, özellikle de sıkıntılı dönemlerde, ana baba ocağının sığınılacak güvenli bir liman olarak görülmesi, köklerimizin hala sağlam olduğunu gösteriyor. Hepimizin yetişmesinde emeği olan, fikir ve gönül dünyamızın şekillenmesinde katkısı bulunan aile büyüklerimizin bize kattığı zenginlikten çocuklarımızı mahrum etmemeliyiz."
"Yaşlılarımıza sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır"
Erdoğan, medeniyet ve kültür değerlerinin nesilden nesile aktarılması konusunda büyüklerin rolünün okuldan, öğretmenden, kitaptan daha fazla olduğuna inandığını, dolayısıyla yaşlılara sahip çıkmanın, aynı zamanda geleceğe sahip çıkmak olduğunu kaydetti.
İnsanların hayat süresi uzadıkça yaşlılıkla ilgili konuların daha çok tartışılmaya ve konuşulmaya başlandığını belirten Erdoğan, "aktif yaşlanma" kavramının da bunlardan birisi olduğunu söyledi. Erdoğan, bu kavramla uzun iş hayatını tamamlayıp kendi gelirine sahip bir şekilde emekli olan yaşlıların sağlık, güvenlik ve sosyal hayata katılım hususundaki imkanlarının en üst düzeye çıkartılmasının amaçlandığını anlattı.
"Hayat boyu öğrenme" denilen süreç ile aktif yaşlanma arasında yakın bir ilişki bulunduğunu dile getiren Erdoğan, bunun, hem yaşlıların hayatlarını daha kolay sürdürmelerini sağlayacak bilgileri öğrendikleri hem de kendi tecrübelerini diğer insanlara aktardıkları çift yönlü süreç olduğunu kaydetti.
Tarihe bakıldığında en önemli eserlerin pek çoğunun yaşlılık döneminde verildiğinin görüleceğini ifade eden Erdoğan, Mimar Sinan'ın, en muhteşem eseri olan Selimiye Camii'ni inşa ettiğinde 80 yaşında olduğunu hatırlattı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Biruni, Cabir, Farabi, Cezeri, Kindi, Piri Reis, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi nice alimlerimiz, asırlara ışık tutan eserlerini, bugün yaşlılık dediğimiz dönemlerinde vermişlerdir. Aynı şekilde diğer medeniyetlerin de pek çok önemli eserlerinde, yaşlılık dönemlerinde bu işi başaran şahsiyetlerin imzaları vardır. Her ne kadar 'gençler ileriye, ihtiyarlar geriye bakarlar' denirse de bu her zaman doğru değildir. Son nefesine kadar hep ileriye bakan nice bedeni yaşlı ruhu genç insanımız vardır. Gerçekten de insan gençliğinde öğrenirken yaşlılığında anlar. İşte o anlama kabiliyetinin değerine paha biçilmez. Bunun için 'yüzümüz değil asıl aklımız buruşmaya başladığında yaşlanırız' diyoruz. Bizi yaşlandıran, nüfus kağıdımızdaki rakamlar değil ülkemize, milletimize, şehrimize, ailemize hala verecek bir şeylerimiz varken bunlardan imtina etmektir. Maddi ve manevi anlamda üretkenliğini devam ettiren yaşlılarımız, kendileriyle birlikte topluma da çok büyük katkıda bulunmuş olur. Bakanlığımız 2019-2023 dönemini kapsayan bir yaşlı vizyon belgesi hazırlıyor. Bu çalışmada yaşlılarımızın pek çok alana aktif katılımını desteklemeyi amaçlayan programlar da yer alıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2003 yılından bu yana yaşlılar için çok önemli hizmetleri hayata geçirdiklerini de belirterek, huzurevlerinde bakılan yaşlı sayısının, 5 bini bile bulmazken bugün 14 bine yaklaştığını ifade etti. Erdoğan, "Kimsesizlerin kimsesi bir sosyal devlet olduğumuzu göstererek hiçbir yaşlımızı sokakta veya çaresiz bir şekilde dört duvar arasında bırakmıyor, hepsine de sahip çıkıyoruz." dedi.
'Biz köklerimizle varız'
Erdoğan, belediyelerin evde ve gündüzlü bakım hizmetlerini desteklemek için 35 binden fazla kişiye ulaşan yaşlı destek programını başlattıklarını söyledi.
Yaygınlaştırılan aktif yaşam merkezleriyle yaşlıların ve engellilerin sosyal hayata katılımlarını kolaylaştırdıklarını ifade eden Erdoğan, "Emeklilerimize ödemeye başladığımız iki dini bayramda biner liralık bayram ikramiyelerimiz de yaşlılarımız için önemli bir destek olmuştur. Bunların yanında daha pek çok hizmetle yaşlılarımız için kimsesizlerin kimsesi olma sözümüzü yerine getiriyoruz." diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Antik Roma döneminin filozoflarından Çiçero, eski Atina'ya ilişkin yaşanan bir hadiseyi şöyle anlatır; 'Atina'da ihtiyar bir adam tiyatroya gider. Kendisine Atinalıların oturduğu bölümde kimse yer vermez. Bunun üzerine ihtiyar, Spartalıların oturduğu bölüme geçmek zorunda kalır. Orada hemen ihtiyara bir yer açılır. Atinalılar ise bu davranışı, alkışlarla karşılarlar çünkü Atinalılar iyilik nedir bilirler ama yapmak istemezler.' Dünyamızın hızla Atinalılaştığı bir dönemde, yaşlılarımıza sahip çıkmayı, onlara saygıda kusur etmemeyi, onları hep el üstünde tutmayı boynumuzun hep borcu olarak görüyoruz. Yaşlıların tek başına hayatlarını sürdürdüğü, çocukların da tek başlarına büyüdüğü bir dünya, bizim dünyamız değildir. Biz köklerimizle varız."
"Kuşakların aynı çatı altında yaşadığı Türkiye istiyoruz"
Köklerin en güçlü göstergesinin yaşlılarla, ak saçlılarla kurulan ilişki biçimi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Huzurevi tabelalarının arttığı değil, kuşakların aynı çatı altında yaşadığı veya ilişkilerin kesintisiz sürdüğü bir Türkiye istiyoruz." dedi.
Erdoğan, annesini, babasını, huzurevine bırakan evlatlar değil, onlarla beraber yaşayan evlatlar istediklerini vurgulayarak, tarihte ve kültürde var olan toplumsal yapıyı korumak ve ihya etmek için çalışmayı sürdürüceklerini söyledi.
Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözlerini anımsatan Erdoğan, "Yaşlılar Şurası'nın bu doğrultuda yapılacak çalışmaların daha derli toplu, daha bilinçli ve daha süratli yürütülmesine vesile olacak bir milat haline dönüşmesini temenni ediyorum." ifadesini kullandı.
Erdoğan konuşmasını, Şair Ataol Behramoğlu'nun "Kırk Yaşın Eşiğinde Şiir" isimli eserinden "Bana artık dingin olmak, bana yalınlık yaraşır. İçimde şiirin güzelliği, yaşamak sevinciyle yaraşır. Güzeller güzeli ömrüm, sana git gide sevdalanıştayım. Nice emeklerle dokunmuş bir ince, bir nazlı nakıştayım." dizelerini okuyarak tamamladı.
YSM HABER MERKEZİ