Artık hiçbir sınırın olmadığı bir dünya hayal edin..
Kişisel mahremiyet, aile mahremiyeti, arkadaşlar arasındaki mahremiyet..İnsanın özeli, özel alanı, kendisiyle kalabilmesi, dilediğinde tüm gözlerden uzak olabilmesi,ekonomik yatırımı, kişinin mali olarak yapısal değeri, insanın en temel haklarından biri değil mi? Elbette bir toplum içinde yaşıyor, karşılıklı etkileşimin değerini biliyoruz. Bu toplumsal paylaşımın sağladığı faydayı, etkin öğrenme metotlarından biri olduğunu, yeri geldiğinde toplumsal bir güce dönüştüğünü, karar verenleri doğruya yönlendirebildiğini de.İşte teknoloji ve onunla birlikte sınırı olmayan dünyamızdaki gelişmeleri.....
Akıllı telefonlar, her anınızı kaydeden birer kamera hörevini gerçekleştiriyor. Üzerinize yerleştirilmiş bir kamerayla, her saniyenizin izlendiğini düşünün. Yaptığınız her konuşma, her dost sohbetiniz, her anınız, yatışınız, kalkışınız, diş fırçalamanız. Tuvalet için bile sadece 3 dakika çevrimdışı kalabiliyorsunuz. Kolunuza taktığınız bileklikle kalp atışınız, kan basıncınız, organlarınızın çalışma hızı, tüm sağlık fonksiyonlarınız an be an başkalarınca kaydediliyor. İster misiniz? Veya çocuklarınızın kemiklerine iliştirilecek bir çiple her saniye kontrolünüz altında olmasını ister misiniz? Hepsine hayır dersiniz değil mi? Oysa şu anda bunların tümünü yapıyorsunuz desem?
Elinizde tuttuğunuz akıllı telefonlar, halihazırda her anınızı kaydeden birer kamera. Gittiğiniz yer?
Nereye gittiğinizi, neyle gittiğinizi, ne kadar kaldığınızı, yanınızda kim olduğunu telefonunuz bilmiyor olabilir mi?
Siz sosyal medya hesabınızda konumunuzu etiketlemek, Uber çağırmak, harita kullanmak, trafik durumu öğrenmek için gönüllü olarak veriyorsunuz bu bilgileri. Kan basıncınızı, nabzınızı ve hatta daha fazlasını kolunuza taktığınız akıllı saatler aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki şirketlere, başkalarına vermediğinizi mi düşünüyorsunuz?
Teknoloji insan ömrünü uzatıyor mu?
Akıllı saat alacağınız vardıysa bir düşündürmüş olabilir bu belki sizi. Ama ilerde birisi size ‘Ama bak bu teknoloji organlarındaki hasarı önden görüp seni uyaracak, kalp krizi riskine karşı koruyacak, kalıtsal hastalıkların varsa ortaya çıkmasını sağlayacak dediğinde, aynı mesafeyle yaklaşır mısınız?
‘Evet!...Ne diyorsun yani’ diye soranlar için işin özüne geleyim.
Teknolojinin faydası çok büyük. İnsan ömrünün son 15 yılda 5 yıl uzaması, kadınlarda 73.8, erkeklerde 69.1 yıla çıkması verilerle açıklanıyor. Dünya Bankası’na göre bu denli büyük son sıçrama ABD-SSCB yarışı esnasında 1960’larda gerçekleşmiş. Bilim ve teknolojiyi kullanan insan hem yaşam kalitesini hem de tedavi yöntemlerini geliştirebiliyor. Şehir batağında yaşayanlar için bu sürekli gelişen teknolojileri kullanmama şansı artık yok. Zira aksi ömrünüzden zaman çalınması anlamına gelir. Verdiğiniz yemek siparişleri, yaptığınız sosyal medya etiketlemeleri, yaptığınız siyasi eleştiriler veya destekler, e-ticaret sitelerine verdiğiniz siparişler, baktığınız tatil siteleri, siteler tarafından bilgisayarımıza atılan çerezler..Daha saymakla bitiremeyeceğimiz yenilikler...Teknoloji artık sizi sizden iyi tanıyor. Giyim tarzınızı, zevklerinizi, ne yediğinizi, tatilde ne tercih ettiğinizi, yakın dostlarınızı, siyasi görüşünüzü, bu görüşler şekillenirken hangi mecralardan etkilendiğinizi ve dahi soy ağacınızı. Hepsini biliyor. Ve hemoglobin hücrelerinize kadar da tanımak istiyor. Çünkü bunları kullanarak size daha özel, daha fazla terzi dikimi ürün satışı/pazarlaması yapabiliyorlar.
Bugün bunların çoğunun düzenleme altında olduğunu, konum servisinde ‘asla’ işaretlediğinizde takip edilmeyeceğinizi, veri mahremiyeti ve güvenliği diye bir şey olduğunu savunanların yaklaşımını, en hafif ifadeyle ‘naif’ bulabilirim.
Devletlerin bürokrasisi yerini şirketokrasiye bırakırken, bu bilgilerin güvenliği, elde ediliş biçimi ne kadar sorgulanabilir olacak? Daha 12 ay önce üzerinde kamera olan akıllı televizyonların evlerimizi gözetleyebildiği gerçeğiyle tanışmadık mı?
Hızla gelişen yapay zekaya dikkat!
Üstelik şu anda bu bilgi toplumunu yönetenler insanlar iken, onların yerini makineler, yapay zeka aldığında onların insafına ne kadar sahip olabileceğiz? Bu alanlar doğru düzenlenmezse, ünlü fizikçi Stephen Hawking’in sarsıcı cümlesi ile şu tehdit gerçek olabilir:
"Evrimi çok yavaş olan insanoğlu, kendisini çözmüş ve bu hızda evrimleşen bir yapay zeka gücü karşısında türünü yitirir."
Korkutmak için söylemiyorum, doğru yönetilebildiği takdirde gördüğünüz gibi bu teknolojik nimetler bize muhteşem imkanlar da sunabilir.
İnsanlar olarak işimiz zor!
Ama biz Türkler için iş daha da zor. Türkiye olarak bu veriyi sürekli veren şekliyle yolumuza ne kadar devam edebiliriz?
Kendi verimizi üretirken bunu nasıl ticarileştirebiliriz? Gelişim için nasıl kullanabiliriz? Bu durumu nasıl fırsata dönüştürebiliriz?
Haydi çalışalım; nasıl olsa sürekli online’ız.
Google’ın, Apple’ın, Facebook’un, Samsung’un bildiğini bizden mi saklayacaksınız??
Teknolojiye dikkat edelim ve özenli kullanalım.Hoşçakalın!...