İş hayatı zamanımızın büyük kısmını harcadığımız, işletme içi veya dışı birçok kişi ile irtibat halinde olduğumuz, günlük yaşamdaki ruh halimizi de büyük oranda etkileyen bir çalışma alanı.
Gün istediğimiz gibi geçmediği takdirde, duygularımızı yeterince yönetmezsek, bu durum bizi çok yorabiliyor, yeme-içme,ikili ilişkiler ve uyku düzenimiz gibi bir çok ihtiyaçlarımızı bozabiliyor.
Günümüzde işletme içinde veya dışında rekabetin büyük oranda yükseldiği iş yaşamındaki süreci yönetmek ve pozitifliğimizi koruyabilmemiz için ‘psikolojik bir dayanma gücü’ gerekiyor.
Bu haftaki yazımda, iş yaşamında elimizde olan veya olmayan bazı olayları yönetmenin, duygularımızı kontrol etmenin ve para kazanma yöntemleri hakkında yazmak istedim.
Eğitimlerimde/seminerlerimde sık karşılaştığım, iş yaşamında sıklıkla rastlanan ve bazen yönetimsel hatalardan bazen de kişisel ego çatışmalarından kaynaklanan iş gücü ve finansal zarar durumları karşısında alınması gereken bazı önerilerimi paylaşacağım.
Yönetici veya çalışan olsun veya sosyal yaşamın herhangi bir noktasında bulunan bir birey olsun, iyi bir şey yaptığında mutlaka takdir edilmek ve ekonomik olarak kazançlı olmak istiyor. Evet takdir, evrensel bir ihtiyaç. Bu sebepten dolayı iş yaşamında takdir edilmeyen çalışan kendisini değersiz hissedebiliyor.
Bu konudaki önerim; çalışan gerçekten iyi iş çıkardığına eminse ve çalışma arkadaşları veya birim yöneticisi tarafından takdir görmüyorsa karamsarlığa kapılmamalı veya kendini değersiz hissetmemelidir. Emin adımlarla yoluna devam etmelidir. Bu konu hakkındaki görüşlerini şirket anketlerinde, performans görüşmelerinde veya bire bir görüşmelerde birim yöneticisine iletebilir. Fakat beyninde oluşturduğu büyük resme ulaşamayan çalışanın bu durumu kafaya takmaması gerekir. Hatta bazen çalışan, kendi kendini dahi takdir edebilir; “Kendime kocaman bir aferin, bugün yine harika bir iş çıkardın.” vb.
Mesleki açıdan şöhretli itibar kazanmak isteyen çalışan/yönetici, yüksek performansından emin olduğu takdirde ve tüm çabalarına rağmen oluşturduğu etkinin fark edilmemesi halinde kendi değerleriyle örtüşen farklı bir işletmede yeni pozisyonunu alabilir. (veya bazen aynı işletme içinde koşulların değişmesini de bekleyebilir; yönetici değişikliği, terfi almak vb.) Çalışanın ve işletmenin değerlerinin birbirine uygun olması, oluşması gereken sinerji açısından oldukça önemlidir.
Bildiğimiz üzere ‘etkili liderlik’ anlayışının olmadığı yerlerde çalışanlar, hep birim yöneticisi hakkında serzenişte bulunurlar. Bazı şirketlerde ise çalışanlar, performanslarının gölgede kalacağına inanırlar. (bazı yöneticiler maalesef çalışan/ekip başarısını sadece kendi başarısı gibi gösterebiliyor) Geçen haftalarda bir seminerimde, katılımcılardan biri “ben de bu sebepten dolayı frene basarak gidiyorum” ,''bilerek performansımı düşürüyorum''demişti, tabii ki bu fikre katılmıyorum. Çalışan bu şekilde yaklaştığında kendi potansiyelini ortaya çıkarma konusunda şimdi veya gelecekte sıkıntı yaşayabiliyor.
Bu aşamada yine zihninde iş yaşamı ile ilgili büyük bir resmi olan çalışan, profesyonel davranarak çalışma performansı ve yönetici tutumu arasındaki ayrımı iyi bir şekilde yapacaktır. Şimdiye kadar gözlemlediğim; bu tarz durumlarda kendini yavaşlatmayan sabırlı çalışanlar, aynı işletmede veya farklı firmalarda pozisyon olarak yöneticisine fark atarak zaten olması gerektiği yerlerde olabiliyorlar. İş gücü ve iş üretme yeteneği kontrollü olursa hedefe varılıyor.Su akıyor ve yolunu buluyor...
Bu yaklaşım da neredeyse her işletmede çalışanların büyük kısmında hissedilen bir durumdur. Çünkü tecrübelerimin bana gösterdiği; çalışanların büyük çoğunluğunun ‘zaten daha iyi iş yaptığı ve buna rağmen az kazandığı veya az değer gördüğü’ vb. düşüncelere sahip olduğunu gösteriyor, yani insanın doğasında zaten ‘her zaman daha iyisini hak ediyorum’ düşüncesi var.
Yukarıdaki yaklaşımdan bağımsız olarak bir de gerçekten konfor alanını terk edemediği için, aynı işletmede veya farklı bir firmada daha iyi işler çıkaracakken potansiyelini kullanamayan kişilere de rastlamak mümkün. Benim bu konudaki düşüncem; yönetici, çalışan veya firma sahibi olsun, gerçekten daha iyi işler becermekle ilgili potansiyelinin farkında ise konfor alanından çıkarak, daha çok mutlu olacağı veya daha iyi kazanacağı işler yapabilir. Bu konudaki bazı önerilerim:
• Kimsenin müdahale edemeyeceği bir yerde ve zamanda yalnız kalıp düşünmek (daha çok düşünmek)
• Kendi yeteneklerinin daha çok farkına varmak (insan gerçekten muazzam bir varlık)
• Kendi SWOT analizini ortaya çıkarmak; artı yönler, gelişime açık yanlar, tehditler ve fırsatları araştırmak
• Geçmişteki deneyimler ve tecrübelerden faydalanmak: Neleri yaparken daha başarılı/huzurlu oluyorum? Neleri daha iyi yapabilirim? vb. sorulara yanıt bulmak
• Harekete geçmek (Ben değilsem kim, şimdi değilse ne zaman?)
Toparlayacak olursak, yaşımız kaç olursa olsun, hangi işle uğraşırsak uğraşalım, pozisyonumuz ne olursa olsun, yeterince istediğimizde, konfor alanımızın dışına çıktığımızda, daha huzurlu bir iş yaşamının kapılarını kendimize açabiliriz. Bu konuda bendeniz bana yönelenlere hayat boyu kazanç elde edecekleri mesleki beceri ve dostluk desteği sağlıyorum.
Bu yazıyı yazmamdaki sebeplerden birisi de, günümüzde birçok çalışan sevmediği işlerde, zoraki bir şekilde işe giderek, çalışıyor ve istemediği hayatları yaşıyor.
Hayat gerçekten çok kısa, bazen bir durup düşünmek gerekiyor; “Nereden geldim, neredeyim ve nereye gidiyorum?” sorularını kendimize sormamız gerekiyor...
Hepinize bol kazançlı işler dilerim. Kolay gelsin.